İnşaat Sektörünün Kriz Dinamikleri: Güncel Bir Değerlendirme
Authors : Melih Yeşilbağ
Pages : 101-130
View : 6 | Download : 3
Publication Date : 2020-03-24
Article Type : Research
Abstract :Bu çalışma Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu iktisadi çalkantı döneminde inşaat ve gayrimenkul sektörlerinin kriz dinamiklerine odaklanmaktadır. Bu kapsamda, öncelikle yapılı çevre üretiminin finansallaşan kapitalizmde edindiği konum ve bu konumun beraberinde getirdiği kriz dinamiklerine dair kuramsal literatür üzerine bir tartışma yapılacak ve bu tartışma ışığında Türkiye örneği alacalı (variegated) finansallaşma çerçevesinde gerçekleşen bir inşaat patlaması olarak değerlendirilecektir. Çalışmanın bulguları, Türkiye’de inşaat sektörünün AKP’li yıllarda yaşadığı "boom-bust” döngüsünün küresel örüntülere benzerlik açısından ‘karma’ nitelikler taşıdığını ortaya koymaktadır. 2017 yılı itibariyle toplam katma değerin %9,8’ini üreten inşaat sektörüyle Türkiye, OECD ülkeleri arasında açık ara birinci konumdadır ve bu oran 2008 krizinde inşaat ve emlak kaynaklı büyük çöküşler yaşayan İrlanda, İspanya gibi ülkelerin kriz öncesi değerlerine oldukça yakındır. Öte yandan, 2018 itibariyle bir tıkanma dönemine giren inşaat sektörünün kriz dinamikleri küresel örüntülerden farklılaşmaktadır. Literatürde en büyük risk kaynağı olarak değerlendirilen mortgage piyasaları, AKP’li yıllarda finans ve gayrimenkulü birbirine yaklaştıran düzenlemelerle büyük bir atılım sergilemiş olmakla birlikte kayda değer bir risk kaynağı oluşturmaktan uzaktır. GSYH’nin ancak %6’sına tekabül eden mortgage hacmiyle, Türkiye sadece gelişmiş kapitalist ülkelerin değil birçok Güney ülkesinin de gerisinde seyretmektedir. Öte yandan, gayrimenkul ve finansı bir araya getiren bir diğer mekanizma olan GYO (gayrimenkul yatırım ortaklığı) piyasalarında yaşanan hızlı büyüme dalgası 2018 itibariyle sona ermiş, son 1,5 yılda %35 değer kaybı yaşanmıştır. %34’lük payıyla sektörün lideri konumundaki kamu kuruluşu Emlak Konut GYO’nun aynı dönemdeki değer kaybı %60 olmuştur. Bununla birlikte, 2012-2017 arası ülke ortalamasının belirgin bir şekilde üstünde değerlenen; 2017’den itibaren reel, 2019’dan itibarense nominal olarak değer kaybetmekte olan İstanbul konut piyasası patlamakta olan bir konut balonu görüntüsü vermektedir. Yüksek faiz oranları, düşen fiyatlar, azalan satışlar ve son 6 yılda konut stokuna eklenen 1 milyonun üzerinde satılmamış yeni konut, sektörde derin bir darboğaz yaşandığını göstermektedir. Dahası, söz konusu darboğaz, AKP iktidarının sektörü ayakta tutmaya yönelik KDV indirimi, konut seferberliği, kamu bankaları üzerinden düşük faizli konut kredisi sağlama gibi tedbirlerine rağmen yaşanmaktadır. 2017’den bu yana kapanan şirketlerin içerisinde %20’lik payla inşaat ve gayrimenkul sektörleri iktisadi çalkantıdan en şiddetli etkilenen sektörler arasındadır. Üstelik, finansal olmayan kuruluşlar dışarıda tutulduğunda toplam dış borcun %23’ü bu iki sektörün üzerindedir. Bunlara ek olarak, kullanım garantili kamu-özel işbirliği antlaşmaları ve hazine teminatlı mega projelere dair göstergeler, sektördeki tıkanıklığın kamu maliyesi üzerinde de belirgin bir yük yaratmaya başladığını ortaya koymaktadır. Bütünüyle değerlendirildiğinde bu göstergeler, AKP’li yıllara damga vuran inşaata dayalı birikim sürecinde şiddetli bir kriz durumuna işaret etmektedir. Küresel literatürde vurgulanan örüntülerden farklı olarak, Türkiye’nin inşaat krizinde mortgage piyasaları değil müteahhit borçları başat kriz dinamiği olarak öne çıkmaktadır.Keywords : Neoliberalizm, , finansallaşma, , inşaata dayalı birikim, , Adalet ve Kalkınma Partisi, , kriz.