- Muhasebe ve Finansman Dergisi
- Issue: 40
- Finansal Sektör – Uluslararası Gelişmeler ve Türkiye Deneyimi
Finansal Sektör – Uluslararası Gelişmeler ve Türkiye Deneyimi
Authors : Ersin ÖZİNCE
Pages : 24-44
View : 9 | Download : 3
Publication Date : 2008-10-01
Article Type : Research
Abstract :Son çeyrek yüzyılda uluslararası ekonomik gelişmeler üzerinde iz bırakan başlıca olaylar serbest ekonomi uygulamalarının uyumlaştırılması, ülkeler arasındaki işbirliklerinin artması, gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı, teknolojik yenilikler, enerji sektörünün önem kazanması ve finansal piyasalardaki hızlı gelişmeler olmuştur. Dünya ekonomisinin başarısını etkileyen önemli krizler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde aynı dönemde ortaya çıkmıştır. Artan uluslararası ekonomik işbirlikleri ve ülkeler arasındaki hızlı sermaye hareketleri, bir hastalığın bulaşması gibi, risklerin de transferine neden olmuştur. Bununla birlikte, son yıllarda finans sektöründe karşılaşılan riskler sektörün yenidenyapılandırılması ve güçlendirilmesi gereğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu bağlamda, uluslararası işbirliği çabaları hızlanmış ve bankacılık sistemi ve risk içeren diğer alanların düzenlenmesi ve denetimi ile ilgili standartların belirlenmesi, uyarlanması ve uygulanması konusuna özel bir önem verilmiştir. Türkiye’de ilk banka 1847’de kurulmuştur. Daha sonra Cumhuriyetin ilan edildiği yılda, 1923’de, bir ulusal bankacılık sisteminin geliştirilmesine öncelik verilmiştir. 1940’larda kamu bankaları faaliyet göstermekteydi. Özel bankalar 1945’lerden sonra, özel sektörün ülke gelişim stratejisinin öncüsü olarak kabul edilmesiyle ortaya çıktı. Bankacılık sektörünün gelişimini etkileyen en büyük değişim planlı ekonomidenserbest piyasa ekonomisine geçme kararı olmuştur. 1980’lerde, ekonominin iyileştirilmesi için çok sayıda önemli adım atılmıştır. Bu adımlar sayesinde planlı ekonomi döneminde durma noktasına gelmiş olan ekonomi gelişme ve büyüme eğilimine girmiştir. Ancak, reformların sürekliliği sağlanamamış ve sürdürülebilir bir ekonomik düzenin tesisi yerine makroekonomik değişkenliğe yoğunlaşmış enflasyonist politikalar izlenmiştir. Bankacılık sistemi dolaylı veya dolaysız bir şekilde etkilenmiştir. Uzun bir dönem devam eden yüksek enflasyon ve yersiz kamu harcamaları verimlilik, karlılık ve rekabetçiliğin önemsenmez hale gelmesi ile sonuçlanmıştır. 1999’da Türkiye’de yeni bir ekonomik reform sürecine girilmiştir. Ekonomik yapılanmanın temel direkleri bankacılık sektörünün geliştirilmesi ve güçlendirilmesi ile finansal sektörün derinliğinin artırılmasıydı. Düzenleme ve denetim ile finansal sektörün %95’ini oluşturan bankacılık sektörünün denetim sonuçlarının değerlendirilmesi anlayışı değiştirilerek bağımsız bir denetim otoritesi kurulmuştur. Bankacılık ile ilgili düzenleme önemli ölçüde uluslararası standartlara yakınlaştırılmış ve bankaların finansal yapıları güçlendirilmiştir. Ekonomik istikrarın sağlanması ve güçlü bir ekonomik büyümenin devam etmesi sayesinde 2002’den sonra bankacılık sektöründeki büyüme oranı ivme kazanmış; bilanço yapıları ve sermaye oranları sağlıklı hale gelmiş, karlılıkları artmış, kurumsal ve perakende kredi hacmi artmış ve mülkiyet yapısı önemli ölçüde değişmiştir. Uluslararası terimlerle gelişmiş ülkelere karşı kıyaslandığında, Türkiye’deki finansal sektör küçüktür. Ancak, ölçeği gelişmekte olan ülkelerdeki finansal sektör ortalamasından daha büyüktür. Türkiye dünya ekonominde daha iyi bir yer edinmek için uluslararası ilişkilere önem vermekte ve yoğun bir çaba harcamaktadır. Son yıllarda ekonominin her alanında yapılan yenilikler bu çabanın açık göstergeleridir. Enflasyon tek haneli rakamlara düşmüştür. Kamu borçları ve bu borçlar için finansalsektörden kaynak talepleri azalmaktadır. Piyasa mekanizmasının daha iyi işlemesine yönelik düzenlemeler ve bunun için kurulan kurumlar artmaktadır. Sağlam bir ekonomiye ve finansal sektöre sahip olan bir Türkiye kendi coğrafik alanında hem ekonomik hem de politik istikrarın garantörüdür. Türkiye sadece kendi büyüme potansiyeli açısından değil, bölgenin bütününün potansiyelinin güçlendirilmesi açısından da özel bir konuma sahiptir. İstanbul’u bölgesel bir finans merkezi haline getirmeye yönelik uygunluk çalışması tamamlanmış ve eşgüdüm politikasının formüle edilmesi ve projenin hayata geçirilmesi için belirlenen programın kabulü için hazırlıklar devam etmektedir.Keywords : Serbest piyasa politikası, özel sermaye hareketi, teknolojik yenilik, finansal piyasa, finansal krizler, bankacılık düzenleme ve denetim, özel bankalar, enflasyon politikası, yenilik, bankacılık sektöründe etkinlik, karlılık, rekabetçilik, İstanbul bölges