- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 9 Issue: 1
- ABRAHAM İBN DAUD’UN SEFER HA-KABALA İSİMLİ ESERİNDE RABBANİ GELENEĞİN OTANTİKLİĞİ
ABRAHAM İBN DAUD’UN SEFER HA-KABALA İSİMLİ ESERİNDE RABBANİ GELENEĞİN OTANTİKLİĞİ
Authors : Yasin Meral
Pages : 1-28
Doi:10.46353/k7auifd.1095348
View : 8 | Download : 4
Publication Date : 2022-06-30
Article Type : Research
Abstract :Abraham ibn Daud (öl. 1180), İspanyalı önde gelen Yahudi âlimlerden birisidir. Yaşadığı dönemde İspanya toprakları Hıristiyan krallıklarla Murabıtlar ve Muvahhidlerin savaşlarına sahne olmuştur. Bu çalkantılı dönemde Rabbani Yahudiler, aynı zamanda Karailerin inanç ve dinî uygulamalara dair eleştirilerine de maruz kalmışlardır. Abraham ibn Daud, bu süreçte Yahudiliği dışardan gelen hücumlara karşı savunmak üzerebiri inanca dair diğeri de tarihe dair iki temel eser kaleme almıştır. İnanca dair eseri, elʿAḳidetu’r-Rāfiʿa adıyla bilinmekte olup orijinali kaybolmuş ve günümüze ha-Emuna ha-Rama şeklinde Orta Çağ İbranice çevirisiyle ulaşmıştır. İbn Daud, el-ʿAḳidetu’rRāfiʿa adlı eserinde Yahudiliği Aristo felsefesi ışığında yorumlamaya çalışmaktadır. İbn Daud’un diğer temel eseri de bu makalenin konusu olan Sefer ha-Kabala’dır. Müellif, bu eserinde Karailerin Rabbanilere karşı eleştirilerini çürütmeye gayret etmektedir. Bilindiği üzere Karailer, 9. asırda teşekkül etmiş bir Yahudi hareketidir. Karailerin temel iddiası, Rabbani Yahudilerin sahiplendikleri Sözlü Tora’nın herhangi bir kutsallığının olmadığıdır. Karailere göre Sözlü Tora’nın metinleri olan Mişna ve Talmud, insan ürünü sözlerden oluşmakta olup vahiy mahsulü değildir. Onlara göre Rabbaniler, Musa’dan gelmeyen, kendi icat ettikleri bir geleneği takip etmektedirler. Bu sebeple de hiçbir kutsallığı yoktur. Mişna ve Talmud’da birbirine tamamen zıt fikirlere sahip hahamlardan nakiller bulunduğuna dikkat çeken Karai âlimler, zıt fikirlerin ikisinin de vahiy mahsulü olamayacağını dile getirmektedirler. Karailer, bunun dışında Rabbanilerin Tevrat’ı keyfi yorumladıklarını, Tanrı tarafından yasaklanmasına rağmen dinde yeni bidatler ihdas ettiklerini öne sürmektedirler. İbn Daud da Sefer ha-Kabala adlı eserinde dönemindeki en temel Karai iddialarını çürütmeye gayret etmektedir. İbn Daud’un temel tezi, Rabbani geleneğin Musa’dan itibaren kesintisiz bir şekilde günümüze geldiğidir. Bunu ispatlama adına her dönemde Rabbani Yahudiliğin kimler tarafından temsil edildiğine değinen müellif, Yahudi dini liderlerini ve onların talebelerini de zikrederek geleneğin kayıt altına alındığına dikkat çekmektedir. İbn Daud, Rabbani geleneğin güvenilir şahitlerin ağzından güvenilir şahitlere iletildiğini belirterek bu durumun kesintisiz bir gelenek oluşturduğuna dikkat çekmektedir. Ona göre bu tür bir kesintisiz gelenek Karailer için söz konusu değildir. Karailerin heretik bir akım olduğuna vurgu yapan İbn Daud, onları Sadukilerin devamı olarak görmektedir. İbn Daud, Karailerden sık sık Sadukiler olarak bahsetmektedir. Bu durum İbn Daud’a has bir bakış açısı değildir. Orta Çağ Rabbani âlimleri Karaileri Sadukilerle özdeşleştirmektedir. İbn Daud’a göre Karailerin iddia ettiğinin aksine Mişna ve Talmud’da köklü fikir ayrılıkları yoktur. O, âlimler arasındaki ayrılıkların detaylarla ilgili konularda olduğunu esasa yönelik hususlarda aralarında fikir ayrılığının olmadığını vurgulamaktadır. Anan ben David’in Rabbanilerden ayrılma sürecine de değinen müellif, Anan’ın Yahudi cemaatinin başına getirilmeyince sırf hırs ve hasetle kendisine ayrı bir yol tuttuğunu ve Rabbanilere muhalefet ettiğini öne sürmektedir. Kendi döneminde İspanya’daki Karai cemaatlerinden de bahseden İbn Daud, Ebu’l-Taras isimli Endülüslü bir Yahudi’nin aracılığıyla Karailiğin yarımadada yayıldığına dikkat çekmektedir. İbn Daud, Rabbani Yahudiler arasında Endülüs’te devlet nezdinde görev alan kişilerin Karailerin üzerine gittiğini ve onların etkisini kırdığını da örnekler vererek nakletmektedir. Müellif, Karailerin Yahudileri rahatlatacak ve içlerine ferah verecek bir eser kaleme almadıklarını belirtmektedir. İbn Daud ayrıca Karaileri çok küçük ve etkisiz bir cemaat olarak görmekte ve Rabbanilerin Irak, Bizans, Kuzey Afrika, Filistin, İspanya, İtalya, Fransa gibi çok farklı coğrafyalara dağıldığını dile getirmektedir. Ona göre bu tür bir durum Rabbanilerin bütün Yahudiler tarafından kabul gören bir gelenek olduğuna ayrı bir delil teşkil etmektedir. İbn Daud’a göre Karailer, Yahudilerin hayrına da hiçbir şey yapmamışlardır. İbn Daud, bu noktalarda tarihi gerçeklerle ters düşen açıklamalarda bulunmaktadır. Öncelikle onun Rabbani Yahudilerin çok geniş bir coğrafyada yayıldıklarını söyleyip Karailerin durumunun böyle olmadığını iddia etmesi doğru değildir. İbn Daud’un saydığı coğrafyaların hemen hepsinde Karai cemaatler de bulunmaktadır. Diğer taraftan Karailerin dini literatürdeki üretkenlikleri bilinmektedir. Hatta Tevrat tefsirleri noktasındaki girişimlerinin Rabbanileri de etkilediği ve bu yönde çalışmalar yapmaya zorladığı güçlü iddialar arasındadır. Bu makalede Sefer ha-Kabala hakkında genel bilgilendirme yapmanın ötesinde ayrıca kitapta yer alan bilgiler değerlendirmeye tabi tutulacaktır.Keywords : Dinler Tarihi, Sefer ha-Kabala, İbn Daud, Karailer, Endülüs, Gelenek, Rabbaniler