- Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 20 Issue: 20-21
- SEVR’DEN CUMHURúYET’E MÜSLÜMANLIK (DúNDARLIK) ANLAYIûI; BUGÜNKÜ DúNDARLIK ANLAYIûIMIZ NASIL OLMALI?*...
SEVR’DEN CUMHURúYET’E MÜSLÜMANLIK (DúNDARLIK) ANLAYIûI; BUGÜNKÜ DúNDARLIK ANLAYIûIMIZ NASIL OLMALI?*
Authors : Osman Zümrüt
Pages : 9-34
Doi:10.17120/omuifd.85233
View : 20 | Download : 8
Publication Date : 2005-03-01
Article Type : Other
Abstract :I. Dünya Savaşı’nda yenilen devletler safında yer alan Osmanlı Devleti ile Fransa, İngiltere, İtalya ve Yunanistan’dan oluşan İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920’de 433 madde ve 13 bölümden oluşan Sevr Anlaşması imzalandı. Ancak Yeni Türk Devleti Kurtuluş Savaşı sonrası bu anlaşmayı tamamen geçersiz saydı. 23 Nisan 1920’de TBMM’yi açan yeni Türk Devleti, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan etti. Sevr’den Cumhuriyet’e dindarlık anlayışımızı iyi anlamak için, İslam’da insan özgürlüğü ve bağımsızlığını iyi anlamak gerekir. İslam inancına göre Allah’tan sonra en yetkili varlık "halife (naib-yetkili)” olarak insanın nitelenmesi, bir bakıma insana verilen öneme bir vurgudur. Buna ilaveten özgür olmayana Cum’a Nama-zının farz kılınmaması ve ruhbanlığın açıkça reddedilmesi İslam’ın inançsal ve bilinçsel özgürlüğe verdiği önemi ortaya koymaktadır. İslam’a göre, dindarlık alenî inançlılıktır. İnançlılık özgürlüğe ve alenîliğe dayanıyorsa, dindarlık söz konusu olabilir. Gizli inançlı-lık İslam’a zıttır ve bu tür inançlılık insanı köleliğe götürür. Oysa, dindarlık, bireysel olarak özgürlüğe ve toplumsal olarak bağımsızlığa dayanır. Müslüman dindarlar, kendileri bağımsız yaşadıkları gibi, devletlerini de bağımsız olarak yaşatmak zorundadırlar. Bağımsız olarak yaşamanın en temel dayanağı özgürlüğe tutkun insanların edindiği yurttur. Yurt, dünyada insanların sahip olmak ve üzerinde rahatça yaşamak için uğrunda can vermek zorunda ol-dukları topraklardır. 13 Eylül 622 Mekke’den Medine’ye Hicret eden Hz. Muhammed’in göçü bir anlamda bağımsız "yurt edinme” arayışıdır. İslam insanlığın kendi kimlik ve kişiliğini yitirmesini asla istemez. Din anlayışımız da istenen düzeyde ve verimlilikte olması için insan kimliğini esas alan ulusal nitelik ağırlıklı ve bilime ve çağdaşlığa dayalı olmalıdır. Bunu iyi saptayan aziz Atatürk’ün Millî Eğitim konusundaki hedeflendirmesini mutlaka din öğretimi ve eğitimi konusunu da kapsamasını belirtirken, din anlayışımızın millî (Ulusal) bir din eğitim ile olmasına işaret etmiştir. Sonuç olarak Sevr’den Cumhuriyete İslamî dindarlık anlayışımız, özgür ve bağımsız yaşamamıza katkıda bulunmuştur. Görünen o ki, bu katkı Türk Ulusu için sonsuza değin sürecektir ve bu top-raklarda şanlı Türk Bayrağı ebediyete kadar özgürce dalgalanacaktır.Keywords :