- Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi
- Vol: 13 Issue: 2
- Vahiy Sürecinde Kölelik Ahkâmı ve Metodolojik Bir Tahlil
Vahiy Sürecinde Kölelik Ahkâmı ve Metodolojik Bir Tahlil
Authors : Hasan Maçin
Pages : 137-158
Doi:10.51605/mesned.1195258
View : 15 | Download : 22
Publication Date : 2022-12-31
Article Type : Research
Abstract :İslâm’da birçok hüküm nüzul süreci boyunca beşerî olgular da dikkate alınarak tedrîcî bir şekilde konulmuştur. Kölelik ile ilgili hükümler de bu kapsamda değerlendirilebilir. Kölelik, insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar geçmişi olan bir sosyal statüdür. İslâm\'ın geldiği dönemde tüm dünyada olduğu gibi Kur\'an’ın indiği coğrafyada da kölelik kurumu canlı bir biçimde yaşatılmaktaydı. Kur\'an, toplumun birçok problemine düzenleyici hükümler getirdiği gibi kölelik olgusuna da duyarsız kalmamış bu konuda da birtakım hükümler ortaya koymuştur. Çalışmada, Kur\'an’ın nüzul sırası esas alınıp bu süreçte kölelik ile ilgili hükümlerin nasıl bir seyir takip ettiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede öncelikle Kur\'an’da köle ve kölelik anlamına gelen ve konu ile bağlantılı olan kavramlar tespit edilmiş, söz konusu kavramların hangi bağlamda âyetlerde kullanıldığı ortaya konulmuştur. Sonrasında ise söz konusu kavramların geçtiği âyetler, sûrelerin nüzul sırası esas alınarak bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Kur\'ân-ı Kerîm’de köle ya da kölelik anlamına gelebilecek birçok kavrama yer verilmiştir. Erkek ve kadın kölenin farklı ifade edilmesine bağlı olarak "abd/ibâd”, "fetâ/feteyât”, "rakabe/rikâb”, "eme/imâ”, "mâ meleket yemin/mâ meleket eymân” kelimeleri Kur\'an’da köle/cariye anlamında kullanılan başlıca kavramlardır. Kölelikle bağlantılı olarak Kur\'an’da yer alan diğer bir kavram ise "esir/esrâ/usârâ” dır. İlgili kavramların geçtiği âyetler nüzul sırası esas alınarak bir okumaya tabi tutulduğunda, Kur’an’ın Mekke döneminden itibaren toplumun belli bir kesimini oluşturan kölelere duyarsız kalmadığı, kölelerin hürriyetine kavuşmaları için mü’minleri teşvik ettiği ve efendilerin cariyeleri ile olan cinsel birlikteliklerini meşru gördüğü anlaşılmaktadır. Medine dönemine gelindiğinde ise yeni bir toplum inşa etmeye bağlı olarak kölelik hukuku ile ilgili daha fazla âyetin nazil olduğu görülmektedir. İlgili âyetler, bir taraftan mevcut kölelerin durumunu ıslah etmeye ve hürriyetlerine kavuşturmaya dönük hükümler ortaya koyarken, diğer taraftan da öteden beri kölelik müessesine kaynaklık eden sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler getirmiştir. Bu dönemde inen âyetlerle kölelerin hürriyetine kavuşturulması teşvik edilmekle yetinilmemiş, kişilerin bilerek ya da hataen yapmış oldukları bazı suçlardan kaynaklı günahların kefâreti için köle âzat etmeleri zorunlu bir vecibe haline getirilmiştir. Efendilerin cariyeleri ile yaşadıkları cinsel birliktelikler meşru görülmüş, efendisinden çocuk sahibi olan cariyelere ‘ümmüveled’ statüsü verilerek özgürlüklerine kavuşma imkânı tanınmıştır. Diğer taraftan köle ve cariyelerin evlendirilmeleri emredilmiş, ‘mükâtebe’ usulüyle hürriyetine kavuşmak isteyen kölelere bu hakkın tanınması istenmiştir. Bu dönemde toplumun kurumsallaşmasına bağlı olarak konu ile ilgili bireysel yükümlülüklerle birlikte devlet gelirlerinin/sadakaların belli bir kısmının kölelerin hürriyetlerine kavuşmaları için harcanması esası getirilerek kurumsal anlamda devlet desteği de sağlanmıştır. Savaş durumu hariç köleliği besleyen kaynaklar yasaklanmış, köleliğin tek kaynağı savaş sonrası alınan esirlerle sınırlı kalmıştır. Savaşta alınan esirlerin köle statüsüne geçirilmesi ise Kur\'an’ın bir emri/talebi olmamakla birlikte daha çok tarihi şartların gerektirmesi ya da ‘mukâbele bi’lmisl’ olarak başvurulan bu uygulama dolaylı da olsa Kur\'an tarafından onaylanmıştır. Başka bir ifade ile kölelik, Kur\'an’ın olumladığı bir uygulama olmamakla birlikte savaş gibi yaygın bir olgunun yol açtığı toplumsal bir gerçeklik olarak diğer toplumlarda olduğu gibi Müslüman toplumlarda da var olmaya devam etmiştir. Araştırmamızda, Kur\'an’ın Mekke döneminden itibaren bir olgu olarak köleliği kabul etmekle birlikte, bir taraftan kölelerin durumunu iyileştirmeye dönük hükümler vaz ederken diğer taraftan bireysel ve kurumsal birtakım tedbirlerle yeni bir sosyal krize yol açmadan kölelik müessesini aşamalı bir şekilde tasfiye etme yoluna gittiği, savaşlardan sonra esirlerin köle statüsüne geçirilmesinin ise Kur\'ânî bir emir olmayıp tarihi şartlarla alakalı bir durum olduğu sonucuna varılmıştır.Keywords : İslam Hukuku, Kölelik, Tedrîcilik, Savaş, Esir