- Kocatepe İslami İlimler Dergisi
- Vol: 4 Issue: 2
- The Attribution of the Criteria for Critical Appraisal of Content in the Hanafīs’ Hadīth Understandi...
The Attribution of the Criteria for Critical Appraisal of Content in the Hanafīs’ Hadīth Understanding to Abū Hanīfa
Authors : Mutlu Gül
Pages : 283-297
Doi:10.52637/kiid.1002102
View : 28 | Download : 12
Publication Date : 2021-12-30
Article Type : Research
Abstract :Ebû Hanife Numan b. Sabit, milâdî sekiz ve dokuzuncu yüzyıllara tekabül eden hicrî birinci asrın sonu ile ikinci asrın ortalarında yaşamış büyük bir alimdir. Hac için gittiği Hicaz’da geçir-diği altı yıl dışında, ömrünün tamamını Irak bölgesinde geçirmiştir (doğumu hicrî 80 Kufe, vefatı hicrî 150 Bağdat). Ebû Hanife’nin yaşadığı dönem, zaman ve muhit olarak İslam ilim tarihi için oldukça merkezi bir konumdadır. Müslümanların sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş yaptığı, başta Hz. Peygamber’in hadisleri olmak üzere, sahâbe ve tabiûn görüşlerinin derlenerek tedvin edildiği, böylece klasik kaynakların ilk nüvelerinin oluştuğu bir devirdir. Başta Abdullah b. Mesud olmak üzere oraya yerleşen sahâbenin fikrî yaklaşımı da Kufe’deki ilmî canlılığa katkı sunan önemli etkenlerden biri idi. Ebû Hanife, yaşadığı muhitin ve kendilerinden ders aldığı ilim geleneğinin etkisiyle, naslara zahirî yaklaşmaktan ziyade, onlardaki illet ve maksadı, genel ilke ve esasları dikkate almasıyla öne çıkan bir mezhep imamıdır. Bu özelliğinden dolayı muha-lifleri tarafından daha hayattayken eleştirilerin hedefinde olmuştur. Ebû Hanife’nin bu yöntemi-ni onun fıkıh akademisinde yetişen talebeleri de benimsemiş ve sürdürmüştür. Ebû Yusuf (ö. 182/798) ve İmam Muhammed (ö. 189/805) tarafından kaleme alınan eserlerde, Ebû Hanife’nin ve ashabının füru-ı fıkha dair görüşleri toplanmıştır. Ancak ne Ebû Hanife’den ve talebelerinden, onların usul anlayışına dair bir eser günümüze ulaşmamıştır. Bu durum, söz konusu imamların ictihadda bulunurken herhangi bir usulü benimsemediği anlamına gelmemektedir. Onların ayet ve hadislerden hüküm çıkarırken uyguladıkları usul, füruya dair yazılan eserlerde yer alan hü-kümlerden hareketle sonraki yüzyıllarda yaşamış Hanefî âlimler tarafından tahric metoduyla çıkartılmıştır. Bu şekilde hem mezhebin benimsediği hükümlerin sağlam asıllar üzerine bina edildiği ortaya konmaya çalışılmış hem de mezhebe yöneltilecek eleştirilerin önü alınmıştır. Bu yönüyle Hanefî usûl anlayışının hilâf ve cedel ilmiyle sıkı bir bağlantısının bulunduğu söylene-bilir. Ebu Hanîfe’nin ve ashabının hadislerin kabulü ve reddi konusundaki usule dair görüşleri bu eserlerin sünnet bahisleri içerisinde ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Hanefî usulünde riva-yetin senedinde yer alan inkıtâ (kopukluk) lafzî/zahirî ve manevî/batınî olmak üzere iki kısım-da değerlendirilmiştir. Zahirî inkıtâ ile rivayetin senedinde oluşan kopukluk kastedilmektedir. İnkıtânın ikinci türü olan manevî inkıtâ ise makalenin başlığında muhteva tenkidi olarak zikre-dilen tenkit kriterleri olup, rivayetlerin asıl olarak adlandırılan delillere arz edilmesi suretiyle tenkid edilmesi demektir. Hanefîler âhâd olarak nakledilen haberlerin şu dört asla muhalif ol-ması durumunda kabul edilemeyeceği görüşündedirler: Haber-i vâhidin Kur’an’da yer alan bir hükme aykırı olarak nakledilmesi durumunda; haber-i vâhidin maruf ve meşhur olan bir sünne-te aykırı bir hüküm bildirmesi durumunda; haberin herkesin bilmesi gereken bir konuda (umûmu’l-belvâda) tek bir sahâbîden nakledilmesi durumunda ve son olarak da haber-i vâhidin hükmüyle kendisine söylenmesine rağmen sahâbe tarafından amel edilmediğinin tespit edilme-si durumunda. Hanefî usul alimleri rivayetlerin gerek senedine gerekse metnine dair tahric metoduyla elde ettikleri bu tenkit kriterlerini Ebû Hanife’ye nispet etme konusunda çekinceli davranmamışlardır. Makalede de görüleceği üzere ilk iki kriter olan haberin Kur’an’a ve meşhur sünnete arzı ile ilgili bizzat Ebû Hanife’den nakledilen görüşler kaynaklarda zikredilmektedir. Haber-i vâhidin umûmu’l-belvâya ve sahâbe uygulamasına arzı konusunda ise her ne kadar Ebû Hanife’den doğrudan bir nakil bulunmasa da biz klasik Hanefî kaynaklarından tahric metoduyla çıkarılan bu prensiplerin, Ebû Hanife ve ashabı tarafından kullanıldığı ve uygulandığı kanaatin-deyiz. Makalede bu husus rivayetlerden delilleriyle ele alınmaya çalışılmaktadır.Keywords : Hadis, Ebû Hanife, Hanefî mezhebi, Haber-i vâhid, Muâraza