- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Cilt: 10 Sayı: 2
- İSLÂM TARİHİ KAYNAKLARINA GÖRE HZ. PEYGAMBER’İN VEFATINA KADAR KUR’ÂN TARİHİ
İSLÂM TARİHİ KAYNAKLARINA GÖRE HZ. PEYGAMBER’İN VEFATINA KADAR KUR’ÂN TARİHİ
Authors : Mustafa Necati Bariş
Pages : 289-315
Doi:10.46353/k7auifd.1368857
View : 112 | Download : 99
Publication Date : 2023-12-30
Article Type : Research
Abstract :İslâm dininin ve bu dine inanan Müslümanların kutsal kitabı olan Kur’ân, genel kabule göre yaklaşık yirmi üç yıllık bir süreçte parça parça Hz. Muhammed’e indirilmiş ve peygamberin vefatından sonra da cem‘ edilerek mushaflaştırılmış veya kitap haline getirilmiş kutsal bir metindir. Bununla beraber bu kutsal metnin ne zaman ve nerede inmeye başladığı, nâzil olan ilk âyet ya da sûrelerin hangileri olduğu, vahyin duraklaması, geliş şekilleri ve iniş süreci, âyet veya sûrelerin tertibi, nasıl ve kimler tarafından kayıt altına alındığı gibi hususlar, İslâm tarihi boyunca hem Müslim hem de gayrimüslim müellifler tarafından daima araştırıla ve tartışılagelmiştir. Ancak bu hususlar hakkında yalnızca İslâm tarihçilerinin görüşleri ve bunlar üzerinden bir Kur’ân tarihi yazımının imkânı bugüne kadar müstakil bir çalışmaya konu edilmemiştir. Yalnızca Muhammed Hamidullah’a ait Kur’an-ı Kerim Tarihi ve yakın zamanda Kasım Şulul tarafından kaleme alınan Kur’ân Tarihi adlı kitap çalışmaları bu anlamda kayda değerdir. Fakat söz konusu çalışmalardan, sadece Müslüman tarihçilerin Kur’ân tarihi hakkında neler söyledikleri ve bu söylenenler üzerinden ne gibi bir sonucun ortaya çıktığına dair bir neticeye varmak oldukça güçtür. Zira her iki müellif de farklı alanlardaki birçok eser türüne müracaat etmişler ve çalışmalarını bu şekilde vücuda getirmişlerdir. Bu tarz bir çalışmanın literatürdeki eksikliğinden yola çıkarak hazırlanan çalışmamız, "Kur’ân Vahyinin Başlangıcı, Kur’ân Vahyinin Geliş Şekilleri, Kur’ân’ın Nüzûl Süresi ve Tertibi, Kur’ân’ın Muhafazası” olmak üzere dört ana bölümde ve yalnızca meğâzî, siyer, genel tarih, şehir tarihi, fütûhât, ensâb, tabakât ve vefeyât türündeki İslâm tarihinin ana kaynaklarından istifade edilerek kaleme alınmıştır. Zira ele aldığımız konu hakkında İslâm tarihçilerinin ne söylediklerini ve bu söylenenler üzerinden nasıl bir Kur’ân tarihi algısı ortaya çıktığını gözler önüne sermek ana hedefimizdir. Bununla birlikte gerekli durumlarda, bir tarihçinin ana kaynakları hiyerarşisinin ilk sıralarında yer alan tefsir ve hadis ilimlerinin ilk kaynaklarından da istifade edilmiştir. Ancak söz konusu kaynaklara, daha çok tarihçilerin onlara yapmış oldukları atıfları teyit etmek, tarih kaynaklarında yer alan bir takım bilgilerin kökenine inmek veya sağlamasını yapmak için müracaat edilmiştir. Yine son dönemde yazılmış araştırma-inceleme türü çalışmalardan da önemine binaen zaman zaman yararlanılmıştır. Ulaştığımız rivayetlerden, ilk vahyin ya da inen ilk âyet veya sûrelerin zamanı, yeri, geliş şekli, içeriği ve yine bu hususlarla alakalı olarak fetret-i vahiy konusu hakkında net bir bilgiye ulaşmanın oldukça zor olduğu görülmüştür. Ayrıca Kur’ân vahyinin geliş şekilleri hakkında İslâm tarihi kaynaklarının aktardığı bilgiler, Cebrâil’in bazen bir insan suretine girerek, bazen de bir çıngırak sesi eşliğinde kalbine ilham ederek Allah’ın mesajlarını peygamberine getirdiği, Hz. Muhammed’in de vahiy meleğinin ayrılmasıyla birlikte bu mesajları anlamış, kavramış ve ezberlemiş bir halde kendisini bulduğu sonucuna götürmektedir. Yine Kur’ân vahyinin nüzûl süresiyle ilgili Hz. Muhammed’in 10 ya da 13 yılı Mekke’de olmak üzere toplam 20 veya 23 yıl boyunca vahiy aldığı ve vahyin tertibiyle ilgili olarak da Ya‘kûbî dışındaki Müslüman tarihçilerin derli toplu bir bilgi veremedikleri tespit edilmiştir. İslâm tarihçilerinin vahyin muhafazası bağlamında zikrettikleri ilk husus ise Hz. Peygamber’in her yıl Ramazan ayında o güne kadar kendisine gelen sûre ya da âyetleri Cebrâil’e arz etmesi ve bu suretle vahyin ezber yoluyla korunduğunun kontrol edilmesi olmuştur. Bunun dışında Hz. Ömer’in Müslüman olması ve başka klasik haberler de vahyin yazı marifetiyle muhafaza edildiğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Yine okuma yazma bilmeyen Hz. Muhammed’in kendisine gelen vahiyleri, göndereceği mektupları, iktâ mallarını ve diğer bazı hususları yazdırmak üzere Mekkeli ve Medineli birçok ismi görevlendirdiği ve bu isimlerin nâzil olan âyetleri deri parçalarına, hurma dallarına, yassı kürek kemiklerine ve benzeri malzemelerin üzerine yazdıkları saptanmıştır.Keywords : İslâm Tarihi, Kur\'ân Tarihi, Müslüman Tarihçiler, İlk Vahiy, Hz. Peygamber\'in Vefatı