- Erkeklikler: Kimlik ve Kültür Dergisi
- Issue: 11
- The Wild Man and the Shepherd. Hegemonic Masculinities and the Definitions of Trauma in The Hurt Loc...
The Wild Man and the Shepherd. Hegemonic Masculinities and the Definitions of Trauma in The Hurt Locker (2008) and American Sniper (2014)
Authors : Sebastian Fitz-klausner
Pages : 72-96
View : 18 | Download : 14
Publication Date : 2019-05-15
Article Type : Research
Abstract :Her ne kadar Clint Eastwood’un son savaş filmi America Sniper’ı izleyenler film hakkındaki yorumları okurken Kathryn Bigelow’un The Hurt Locker’ı ile ilgili yapılan kıyaslamalardan kaçamasa da, her iki filmin de bıraktığı izlenimler birbirinden oldukça farklıdır. Kahramanlar, mekân/zaman ve anlatı yapısıyla ilgili belirgin benzerliklere rağmen (Irak'ta operasyon yapan özel bir birlikte görevli ve aynı zamanda TSSB ile başa çıkmaya çalışan bir askeri takip ediyoruz), gişe sonuçları ve film yorumları arasındaki farklar inkâr edilemez ölçüdedir, ve bahsi geçen farklılıklar en belirgin halleriyle travma olgusunda ortaya çıkmaktadır. Filme kaynaklık etmiş gerçek hayat hikayesindeki Chris Kyle, savaşla ilgili deneyimlere dair kamuya mal olmuş olsa da, kutuplaştırıcı bir figür haline gelmiş ve Amerikan erkekliğinin hegemonik ideallerine göre "normal” bir yaşamı yeniden elde etmek için kişinin kendi travmasını nasıl ele alacağına ve fethedeceğine (!) bir örnek iken, The Hurt Locker'daki meslektaşı (William James) sadece bir adrenalin bağımlısı olarak algılanmakla kalmaz, aynı zamanda profesyonel askerlerin ve erkekliklerinin hoşgörüden yoksun bir imgesini üretmekle suçlanır. James’in travması yalnızca istisnai durumlarda kabul görür ve TSSB’si travmatik eğilimi (ölüm dürtüsü, edimsizliği , zoraki tekrarlar) göz ardı edilerek yahut sadece heyecan olarak yorumlanarak oldukça az sayıda sahneye (örneğin evde ve süpermarketteki sahnelere) indirgenir ve böylece etrafındaki "soğuk” erkekliğin bir anlatısını inşa eder. Tam aksine, Eastwood, Kyle’ın travmasını olumlu özelliklere bağlar [özellikle (silah arkadaşları tarafından temsil edilen) ailesini koruma isteği] ve anlatısını (başarılı) bir intikam hikayesi şeklinde inşa eder, böylece meşrulaştırılmış bir travma biçimi ve buna uygun bir toplumsal cinsiyet tepkisi oluşturur. Meşrulaştırılmış travma biçimleri ve kişilerin toplumsal cinsiyet kimliğine verdikleri tepki sorunsalı, hem travmanın doğası hem de diğer bireylerle paylaşılan deneyimleri destekleyen çok taraflı bir politik yapı olarak, travmatik erkek bedeninin hegemonik erkeklik bağlamında problemli doğasını düşünmek açısından oldukça anlamlı hale gelmektedir. Bu nedenle, cinsiyetlendirilmiş kodlar arasındaki karmaşık ilişkiyi ele almak, travmanın resmi algısını ve okumasını ve travma söylemi içerisindeki tasvirine dikkat çekmek adına, bu makale günümüz Amerikasında meşru ve meşru olmayan travma kavramlarını, anlatı yapılarını ve hegemonik erkeklik ile olan bağlantılarını analiz etmek amacı ile The Hurt Locker ve American Sniper’in kültürel ve tarihsel olarak bağlamsal bir okumasını ortaya koymayı amaçlamaktadır.Keywords : TSSB, travma teorisi, hegemonik erkeklikler, Irak savaşı filmleri, iyileştirici zaman