فيض الأنوار عند السهروردي المقتول
Authors : Ahmed Al Bayati
Pages : 154-177
Doi:10.5281/zenodo.4625787
View : 9 | Download : 6
Publication Date : 2021-03-21
Article Type : Research
Abstract :Nur ve işrâk teorisi, ilahiyat meselelerinde aklı merkeze alan Meşşâi felsefe sisteminin devamı niteliğinde ortaya çıkmış bir düşünce geleneğidir. Bilindiği üzere Meşşâi felsefe Tanrı’nın iradesini, fiilini ve yaratıcılığını kısıtlamıştır. İşrâkî felsefe ise kelâm ekolü ile Meşşâi ekolü arasına sıkışan düşüncenin önünü açmak üzere ortaya çıkmıştır. Varlıkların feyz ve sudur yoluyla varlık sahnesine çıktıkları kuramı, Yeni Eflatuncu modelde akıllar üzerine kurgulanırken, İşrâk felsefesi akılların yerine Nurların Nuru’ndan feyz-ü neşet eden nurları koymuştur. Zira nur kavramının, Meşşâi felsefedeki akıllardan daha derin ve kapsamlı bir anlamı vardır. Varlıkların kökenini diğer kavramlara nazaran nurların feyziyle açıklamak daha isabetli görülmüştür. Peki, Sühreverdî’nin [öl. 587/1191] işrâk felsefesi, "birden bir çıkar” prensibini benimseyen Meşşâi felsefedeki sudur kuramıyla birebir örtüşmekte midir? İşrak öncesi Filozoflar, varlıkların illetlerden ortaya çıktıkları veya feyiz yoluyla varlık sahnesine çıktıklarını düşünürken bu sistemi dikey düzlemle sınırlandırmışlardır. Böylece varlıkları yaratan ilk illetin iradesini temelsiz kılmışlardır. O halde Meşşâi felsefede temelsiz bırakılan iradenin, işrâkî felsefedeki karşılığı aynı mıdır? Her şeyden önce İşrakilikte, nurların ortaya çıkması dikey düzlemle kısıtlanmaz, aynı zamanda yatay düzleme de sirayet eder. Buradan felsefede vacip ile mümkün arasında öngörülen düalitik yapıdaki tenzihe gelinebilir. İşrakilikte tek zata sahip olan yaratıcının sıfatlarından biri sayılan "dilediğini yapmak” şeklindeki mükemmel iradeye bakıldığında, mutlak bir düalizmden bahsetmek söz konusu görünmemektedir. Acaba Sühreverdî, bu konuda filozoflara karşı çıkmakta mıdır ve zatın birliği ile çoklu varlıkların irtibatındaki tenzih problemine nasıl bir çözüm getirmektedir?Keywords : Sühreverdî, İşrak, Feyz ve Sudur, Nuru’l-envar, Akıllar, Felekler