- Kent Akademisi
- Vol: 14 Issue: 3
- Kentin İmgesel Değeri: Sinemada Kolektif Kimlik Tezahürleri, Bir Yeşilçam Sokağı’nın Heterotopya Ola...
Kentin İmgesel Değeri: Sinemada Kolektif Kimlik Tezahürleri, Bir Yeşilçam Sokağı’nın Heterotopya Olarak Yakalanması ve Özdüşünümsel Bir Mekan Deneyimi
Authors : Canan Gülseren Inan
Pages : 634-643
Doi:10.35674/kent.781007
View : 9 | Download : 4
Publication Date : 2021-09-15
Article Type : Research
Abstract :Şehir yaşayanının, neoliberal çağın kolektif hafızamızda taş taş üstünde bırakmayan değişim ve dönüşüm arzusuna mekânla birlikte maruz bırakıldığına tanıklık ediyoruz. Varkalma mücadelesiyle başbaşa bırakılan birey için ontolojik sığınak arayışı, bu bakımdan, anlamı haritalamasına olanak tanıyan mekânda aktörleşmesiyle ve hiç kuşkusuz şehir hakkını eline almasıyla mümkündür. Zamana ve mekana hükmetme düşüncesi; benliğin tezahürlerine, o şehir mekanının içkin olduğu imgeler, deneyimler ve sembolik anlatımlar yoluyla erişebilen, onun gözeneklerinden sızabilen için olanaklıdır. Bu da ancak zamanı dramatik ölçüde yavaşlatarak kaydetme eylemiyle gerçekleşebilir. Bu çalışmayla; sinema dilinden hareket ederek hiçbir-yer ya da yok-yerlerde Proust’un kayıp zamanını, Antonioni ve Godard sinematografisinde izlenebilen hiçlik kavramı ile hiç kimse haline gelen yüzleri ve Wong Kar-wai sinemasındaki yavaşlayan zamanı mekânda kaydetme ve ele geçirme düşüncesi araştırılmıştır. Paralel biçimde, hafızayı canlı tutma ya da bir anımsama ritüeli olarak alınabilecek olan Yeşilçam turu gibi kimi şehir turlarının yarattığı dışavurumlar ise, tanıdık nostaljisiyle Yeşilçam Sinemasının evrenini mekânında kaydetme güdüsünden kaynaklanırken, zamanı mekânda kaydetme refleksinin, açıkça, hatta barbarca onu ele geçirme arzusuna ilişkin olduğuna tanıklık edilebilir. Dahası, dahil olunan bu türden bir tur deneyimi aracılığıyla, çalışmada vurgulandığı gibi mekânsal bir özdüşünümsellik sahnesine de yer açıldığı görülmektedir. Diğer yandan; gündelik yaşam, ironik olarak bu parçalı zaman-mekân algısının tahakkümüne girmesine rağmen birey için bambaşka gözenekler, bir başka deyişle mekânsal eşikler yaratır. Hiç kuşkusuz, Yeşilçam; toplumsal ve bireysel kimliklere dair tanımlayıcı bir geçit, bir tür eşiksel / arabulucu bölge (liminal area) gibi gözükmektedir. Bir başka deyişle, Yeşilçam filmlerinin çekildiği mekanlar, spesifik olarak eşik-mekan olarak imlenebilir ve temsiliyeti ile kolektif kimliğin bir metonimisi haline gelerek mitleştiği öngörülebilir. Kayıp zamanın bene ayna tutan mekânda kaydedilmesi, bir bakıma, Foucault’nun heterotopya kavramını ve böylece heterotopik bir kentsel deneyimi de beraberinde getirir. Ne var ki, hızla yeniden üretilerek araçsallaştırılan kent, kentsel mekânın hafızası gibi kültürel hafızayı da silmekte ve yerini anti-mirasa, kültürel köksüzleşmeye ve yabancılaşmaya bırakmaktadır. Değinilen olgular, yüksek lisans tez çalışmam çerçevesinde Fener-Balat ve Süleymaniye üzerinden niteliksel yöntemle gerçekleştirilen vaka çalışması aracılığıyla tespit edilmiştir. Hegemonik güçlerin denetiminde yürütülen kentsel düzenlemeler gösteri alanına dahildir. Bu nedenle, ancak şehir mekanıyla birlikte yüzü ortaya çıkan içerideki benliğin, mekanın kendisi gibi de facto yersiz yurtsuzlaştırıldığı açıktır. İmgesel manifestolarıyla biricikleşen yüz ise; hem sosyomekânsal karşılıklılık barındırması, hem de bakışı değerli kılması nedeniyle sinema perdesini en rafine göndermelerle aralayandır.Keywords : Heterotopya, kentsel mekan, Yeşilçam, sinema, özdüşünümsellik