Erıch Fromm’da Karakter Tipleri ve Din
Authors : Rumeysa Nur Türker
Pages : 81-104
View : 22 | Download : 24
Publication Date : 2018-12-20
Article Type : Research
Abstract :Bu çalışmada, Erich Fromm’un karakter anlayışıyla biçimlendirdiği sosyal karakter tipleri ile birlikte varoluşun iki temel ögesi olarak nitelendirdiği; "sahip olmak” ve "olmak” kavramları temel alınarak Fromm’un radikal hümanistik din anlayışı, din psikolojisi perspektifinden incelenmiştir. Bu iki kavramı karşılaştırmalı olarak ele alan Fromm’a göre "sahip olmak” ilkesine göre yaşayan yaratıcı olmayan yönelişteki insan yaşamında mala, mülke, insana, bilgiye sahip olma; yaşamını daha fazla şeye sahip olma hırs ve ihtirasına kapılarak kazanç için geçirmeyi amaçlar. "Olmak” ilkesine göre yaşayan yaratıcı yönelişteki insan ise egemen olmak, elde etmek hırsından arınık olup her şeyi olduğu gibi kendi bütünlüğüyle kabul eder. Maddesel olan hiçbir şeye bağlanmadan var olanı kendi canlılığı içinde sever. "Sahip olmak” ve "olmak” ilkelerini ve bu ilkelere göre yaşayan karakter tiplerini temel alan Fromm, hümaniter ve otoriter din kavramlarını ortaya atmıştır. Otorite kabul edilen Tanrı’ya bağlı olarak yaşanan otoriter dinin insanın kendisini gerçekleştirmesine engel olduğunu; Tanrısız hümaniter dinin ise "olmak” temelinde insanın gelişimine olanak tanıyan tam bağımsızlığa ulaşmasını sağlayarak kendini yaratmasını, içinde bulunan potansiyeli en üst düzeyde geliştirmesini ve erdeme ulaşmasını amaçladığını savunmuştur. İnsan, uğruna yaşadığı birçok şeyi sahip olma tutkusuyla putlaştırmış ve içinde bulunduğu sistemi din haline getirmiştir. Aynı zamanda insan Tanrı’yı da putlaştırdığı zaman kendi içsel deneylerinden koparak yalnızca politik doktrinlere uyum sağlayan, inandığı şeyin ne olduğunu, neyi niçin yaptığını bilmeyen ve bunu arama cesaretini de gösteremeyen inancını kendine dayanak gösteren ancak iç dünyasında hiçbir anlam ifade etmeyen birine dönüşmüştür. "Olmak” kavramındaki inanç ise bir içsel yönlenme biçimi ile beraber ortaya bir tavır koyma, davranış gösterme anlamını taşır. Tanrı’ya duyulan inanç kendini otorite olarak kabul ettirmek isteyen bir varlık olmaktan öte insanın bilincinde aktifleşen ve insanın yaptığı her şeye yansıyan bir olguya dönüşür. Dolayısıyla Fromm, "sahip olmak” ilkesi üzerine kurulmuş endüstriyel toplumsal sistemin insana vadettiği; sınırsız üretim, mutlak özgürlük ve kısıtlanmamış mutluluk üçlemesinin, kısaca gelişim dini üçlemesinin hiçbir zaman gerçekleşmediği; aksine insanı daha çok mutsuzluğa, bunalıma sürüklediği, bu sebeple insanların "sahip olmak” ilkesinden "olmak” ilkesine geçmesi ve "olmak” ilkesine dayalı radikal hümanist yeni bir toplum inşa edilmesi gerektiğini savunur. Fromm’un din ayrımı, İslam dini açısından yorumlandığında, İslam dininin, zekât ve sadaka gibi ibadetlerle insanların paylaşma ve dayanışma duygusunu artırdığı ve İslam dininin temelinde bulunan tevhid inancının içselleştirilmiş şekilde yaşanılmasının insanı modern çağ putlarının sürüklediği bunalımdan kurtararak, dünyada aslında her şeyin sahibinin Allah olduğunu, asıl yaşamın ahiret olduğunu ve dünya hayatının gelip geçici olduğunu anlamasını sağladığı dolayısıyla Fromm’un savunduğu Tanrısız hümaniter din anlayışının İslam karşısında bir geçerliliğinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Keywords : Kişilik, Mizaç, Karakter, Yaratıcı Yöneliş, Otoriter din