- İlahiyat Akademi
- Sayı: 19
- Abdulkâhir el-Bağdâdî’nin Usûlü’d-dîn Adlı Eserinde Çocukların İmanı Meselesi
Abdulkâhir el-Bağdâdî’nin Usûlü’d-dîn Adlı Eserinde Çocukların İmanı Meselesi
Authors : Mehmet Taşdelen
Pages : 103-128
Doi:10.52886/ilak.1459644
View : 111 | Download : 175
Publication Date : 2024-06-30
Article Type : Research
Abstract :İslâm inanç sisteminin ana konularından biri imandır. İman, temel anlamda Allah’ın Hz. Peygamber aracılığıyla gönderdiği her şeyi kalp ile tasdik etmektir. İmana muhatap olan kimseye sorumluluk sahibi yani mükellef denir. Dini bir emirle muhatap olmanın çeşitli merhaleleri bulunmaktadır. Teklifin yapıldığı muhatabın durumunun uygunluğu anlamında ehliyetli olması gerekir. Ehliyeti; temyiz, bulûğ ve rüşd olmak üzere üç temel kavramla ifade etmek mümkündür. İlk kavramdan üçüncüsüne doğru ehliyetin kemâle erdiği anlamında tam ehliyetli olan muhatap tüm dini emirleri ve ibadetleri yerine getirmekle mükelleftir. Bu kavramların bir kısmını taşımayan çocukların durumu ve iman etmekle sorumlu olup olmadıkları konusunda farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Yani çocuklarda iman etmenin farz oluşu ve iman etmekle mükellef olmaları durumu nasıl anlaşılmalıdır? Bu problem İslâm kelâmında daha çok teklif çerçevesinde istitâat ve kudret kavramlarıyla beraber ele alınmaktadır. Klasik kelâm kitapları incelendiğinde çocukların imanla sorumlu olmalarıyla ilgili detaylı bilgiler toplu bir halde ve net bir şekilde işlenmemektedir. Genelde dolaylı ve kıyaslama yoluyla olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Abdulkâhir el-Bağdâdî’nin, Usûlü’d-dîn adlı eserine bakıldığında bu meseleyi ayrı iki başlık altında ele aldığı görülmektedir. Bağdâdî, diğer kaynaklarda pek geçmeyen bir şekilde çocukların iman etmesi üzerinde durmaktadır. Bağdâdî, iman bahsinde işlediği çocukların iman etmesinin vücûbiyeti ve çocukların iman etmelerinin durumu ile ilgili olarak önce muhalif görüşleri vermekte ardından kendi görüşlerini açıklamaktadır. Onun yaklaşımından ortaya çıkan sonuca göre öncelikle bir insanda imanın sıhhati ve marifet, aklın kemâline bağlanmaktadır. Akıl kâmil olursa iman ve marifetten söz edilebilir. Ardından imanın vacip olması zamanı ise akılla beraber bulûğunda olması gerektiğini şart koşmaktadır. Aklın tek başına yeterli olmayıp bulûğa ermenin de gerektiği vurgulanmaktadır. Bu ikisinin bir arada olmasından sonra nassın devreye girmesiyle vücûbiyetin başlayacağı belirtilmektedir. Böylelikle akıl ve bulûğ tek başına yeterli olmayıp ancak şer’î bir dayanakla vacipliği söz konusu olur. Bu nedenle daha çok nakilci bir yaklaşımın ağırlık kazandığı söylenebilir. Bağdâdî, çocukların buluğdan önce veya sonra iman edip etmemesini anne babasına göre değil de çocuğun kendi durumuna göre değerlendirmek gerektiğini savunmaktadır. Çocuk bulûğdan önce mü’min olarak vefatında Müslümanların gördüğü muameleyi görmesi gerektiği hatta vacip olduğunu belirtmektedir Ancak bulûğdan sonra kendi tercihi ile ebeveyninin İslâm dışındaki dinini seçmesi durumunda ise dinden çıkacağını belirtmektedir. Bu şekilde imanda şahsîliğin olması gerektiği üzerinde durduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu bilgiler ışığında Bağdâdî’nin iman konusundaki genel yaklaşımının, mensubu olduğu Eş’arî geleneğin bir yansıması olduğunu söylemek mümkündür. Bağdâdî meseleleri işlerken önce muhaliflerinin görüşlerini vermekte ve delilleriyle doğru olmadığını ortaya koymaktadır. Ardından müntesibi olduğu mezhebinin yaklaşımıyla beraber kendi görüşünü de vererek hem düşüncesini hem de mezhebine olan bağlılığı göstermektedir.Keywords : Kelâm, Teklîf, İman, Çocukların İmanı, Abdülkâhir el-Bağdâdî, Usûlü’d-dîn.