- Gazi Akademik Bakış
- Vol: 10 Issue: 20
- Haçlı Seferleri Sebep ve Sonuçları Bakımından Nasıl Değerlendirilebilir?
Haçlı Seferleri Sebep ve Sonuçları Bakımından Nasıl Değerlendirilebilir?
Authors : Salim Koca
Pages : 15-35
Doi:10.19060/gav.321020
View : 16 | Download : 6
Publication Date : 2017-06-10
Article Type : Research
Abstract :Karolenj Frank İmparatorluğunun 843 yılında çöküp dağılmasıyla Batı Avrupa’da büyük bir otorite boşluğu ve karışıklık meydana gelmiştir. Asırlarca "Teokratik Tarih Anlayışı”nın fikirleriyle beslenmiş olan papalar, bu durumdan yararlanmak istemişler, sahip oldukları Papalık makamını hükümdarlık organı hâline getirip dünya devleti kurma hevesine kapılmışlardır. Onlar, Batı Avrupa Hıristiyan halkına Kudüs’ü hedef göstererek, kuvvetli bir ajitasyon ihtiva eden propaganda faaliyetine girişmişlerdir. Bu propagandalar, Papalığın istediği sonucu vermekte gecikmemiştir. Böylece papaların dünya devleti kurma gayeleri, Batının ekonomik sıkıntılar altında ezilmiş ve dinî heyecan içinde çalkalanan halk kütlelerinin cennete, dünya nimetlerine, toprağa, zenginliğe, refaha ve mutluluğa kavuşma arzuları ile birleşince, Batı Hıristiyanlık dünyası 1095 yılında birden harekete geçivermiştir. Batı Hıristiyan dünyasının gözünde kutsal ülke olan Filistin üzerine 8 büyük Haçlı seferi düzenlenmiştir. Bunlardan ilk üç Haçlı Seferi, Anadolu’daki Türkiye Selçuklu Devletini hedef almıştır. Bu seferler; Türkiye Selçuklu Devleti, Bizans, Ermeniler, Batı Hıristiyan dünyası, Hıristiyan dini ve Papalık bakımından olduğu gibi, Müslüman Türk dünyası ile Hıristiyan Batı dünyasının birbirini tanıması, Batı dünyasının dış dünyaya açılması, İslâm dünyasının buluş ve birikimlerinin Batıya taşınması ve Oryantalist faaliyetlerin başlaması gibi hususlarda da birçok gelişmeye yol açmıştır. Biz bu makalemizde sözünü ettiğimiz konularla ilgili sonuçları tespit ederek, meseleye mümkün olduğu kadar açıklık getirmeye çalışacağız. Burada şu kadarını söyleyelim ki, bu sırada Türkiye Selçuklu Devletinin başında bulunan Sultan I. Kılıç Arslan, Batı dünyasına karşı Türk tarihinin en mükemmel ve en başarılı vatan savunmasını yapmıştır. Daha önemlisi, o, bu emsalsiz vatan savunması ile özellikle Batı dünyasına Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu gerçeğini kabul ve tescil ettirmiştir. Nitekim Batı dünyası, II. Haçlı seferi sırasında (1147-1148), Türklerle dopdolu olarak gördüğü ve onların büyük bir gayretle savundukları Anadolu’yu, bundan böyle "Türkiye” (Turkhia, Turquia) adıyla anmaya başlamıştır. Miryokefalon zaferinden sonra Bizans da Batı dünyasının ortaya koymuş olduğu bu gerçeği, o da kabul ederek tabloyu tamamlamıştır.Keywords : Bizans, Sultan I. Kılıç Arslan, Vatan Savunması, Haçlı Orduları