A Reading of Judaism Through Post-Structuralist Lenses
Authors : Hesna Serra Aksel
Pages : 1271-1297
Doi:10.28949/bilimname.523953
View : 17 | Download : 11
Publication Date : 2019-04-30
Article Type : Research
Abstract :Yahudiliğin tanımları ve sınırları hakkında bazen bir birinin zıddı da sayılabilecek çeşitli eğilimler mevcuttur. Yahudilik bir din midir yoksa bir milliyet midir? Yahudi olmak bir etnik kökene mi bağlıdır yoksa kültürel bir kimlik midir? Örneğin bazı Yahudiler kendilerini seküler Yahudi olarak tanımlarken diğerleri seküler ve milliyetçi bir Yahudi kimliğine karşı çıkar. Dünya üzerinde birçok Yahudi kendisini geleneksel Yahudi teolojisinden bağımsız bir kültürel değerler mekanizması üzerinden tanımlar. Diğer taraftan, İsrailli tarihçi Shlomo Sand gibi bir diğer grup Yahudiliği bir din olarak görür ve Yahudi kimliğinin modern bit icat olduğuna inanır. Yahudiliğin bir din olarak doğup zaman içinde kültür ve medeniyeti de içine alacak geniş bir yapıya dönüştüğüne dair genel bir kabul de vardır. Bu çalışmada Yahudi olmanın veya Yahudiliğin ne anlama geldiğine dair sorular ele alınmakta ve Yahudilikteki her bir pratiğin, düşüncenin ya da yapının anlaşılabilmesi için o düşünce, pratik ya da yapının üretildiği dönemdeki güç ilişkilerinin incelenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Fransız filozof Michael Foucault’un güç (power) kavramı temelinde, güç yapıları (constructions of power) olarak adlandırılabilecek, kurumsal, kültürel, maddesel ve söylemsel yapıların, Yahudi düşüncesinin, hukukunun, pratiklerinin ve hatta metinlerinin oluşumuna etkileri incelenmektedir. Foucault’a göre, kimliklerin inşası, bilginin üretimi ve dini gelenekler gibi kategorilerin şekillenmesi farklı güç yapılarının ilişkisi ve bir birini etkilemesi yolu ile oluşur. Bu yapılar kurumsal, kültürel, materyal veya söylemsel olabilir. Bu bakış açısı, dini toplulukların algı, düşünce ve uygulamalarının nasıl belirli bir zaman ve mekândaki baskın güç yapılarının iç içe geçmesi ile şekillendiğini ortaya koymamıza yardımcı olur. Bu sebeple, Yahudilik üzerine yapılacak bir çalışma belirli Yahudi inançlarının, uygulamalarının veya algılarının şekillendiği dönemdeki şekillendirici ve düzenleyici etkiye sahip güç yapılarını incelemek zorundadır. Bu araştırmada, Yahudi gelenekleri, ideolojileri ve uygulamalarının şekillenmesi ve belirli dönemlerin baskın güç yapıları arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için, Yahudi tarihinde iki farklı dönem ve coğrafyaya bakılmaktadır. İlk olarak Roma imparatorluğu döneminde, Yunan ve Roma kültür ve felsefesinin Yahudilikteki cinsiyet rollerinin oluşumu üzerindeki etkileri incelenmektedir. Roma dönemi Filistin’de Yahudi geleneğinde ve metinlerinde cinsiyet algısının nasıl baskın Roma kültürü ile ilişkili olarak şekillendiğine ve bu baskın kültürün etkisinde kaldığına dikkat çekilmektedir. Mirriam Peskowitz’in Spinning Fantasies: Rabbis, Gender, History adlı eserinde ele alınan ip eğirme ve dokuma sanatına dair hikâyeler Yahudilerin de içinde yasadığı Roma kültürü ve çalışma hayatına dair ipuçları vermektedir. Bu hikâyeler Yahudi metinlerinde de kullanılmakta ve Yahudilik ile Roma kültürü arasındaki etkileşimi ve Yahudi metinleri ve Roma kültürünün nasıl iç içe geçerek şekillendiğini göstermektedir. Diğer bir deyişle, Yahudi metinlerinde cinsiyet rolleri âdete tarihsel bağlamdan izole edilmiş bir ortamda bağımsız dini değerler olarak ortaya çıkmış gibi sunulmuş ise de, Rabbanik Yahudilerin içinde yasadığı Roma imparatorluğundaki çeşitli baskın güç yapıları Yahudi cinsiyet algısının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Diğer bir deyişle, bu karmaşık cinsiyet yapıları Yahudi metinlerinde dönemin kültürel zemininden bağımsız olarak sunulmuştur. Hatta Roma döneminde yasayan Yahudi topluluklarının cinsiyet rollerine dair bir birinden farklı inanç ve uygulamaları olsa da günümüze ulasan ve otorite olarak kabul edilen metinler bu farklılıkları yansıtmamakta, tekil ve tarihsel zeminden bağımsız bir Yahudi geleneği izlenimi vermektedir. Roma döneminde baskın olan kültürel, materyal ve söylemsel güç yapıları incelenmeksizin salt bir metin okuması yapıldığında bu karmaşık ve iç içe şekillenişi görmek mümkün değildir. Yahudi tarihinde dikkat çekilecek ikinci zaman dilimi ve coğrafya ise modern dönem Avrupa’sıdır. Avrupa’nın Aydınlanmacı düşüncesinin Siyonizm’in şekillenmesine nasıl yön verdiğinin aydınlatılması için, Yahudi düşüncesinin nasıl Avrupa’nın modernist ve aydınlanmacı düşüncesi temelinde yeniden yapılandırıldığının ortaya konulması gerekmektedir. Özellikle Siyonist düşüncenin oluşumu o dönem Avrupa’da hâkim olan milliyetçi ve modernist ideoloji ile yakından ilişkilidir. Siyonist düşünceyi inşa eden Herzl Avrupa’daki aydınlanmacı ve milliyetçi akımın tesiri ile ortaya çıkan Yahudi krizini çözmek için yine aynı akımın zihniyetine başvurmuş ve yeni Yahudi kimliğini bu zihniyet üzerine inşa etmiştir. Tabii ki seküler ve milliyetçi Avrupa düşüncesi üzerine inşa edilen yeni Yahudi kimliği sunulurken Yahudi geleneğinde var olan mitolojik anlatımlara, İbraniceye ve kutsal topraklara dönüş inancına atıflar yapılmıştır. Ancak bu atıflar yeni kimliği inşa eden asıl ögeler değildir. Aydınlanmacı zihniyet temelinde geliştirilen Siyonist ideoloji Yahudi kimliğini ilahi bir inanç, değerler ve uygulamalar sistemi olmaktan çıkarıp, insan temelinde şekillendirilen seküler ve milliyetçi bir kültür eksenine oturtmuştur. Siyonist düşünce daha önce Avrupa’da var olan ve dini temellere oturtulmuş olan Yahudi kimliğini milliyetçilik üzerine temellendirilmiş seküler bir kimliğe çevirmiştir. Bu Siyonist söylem Yahudiliği modernite öncesi dönemde olduğu gibi kollektif hafızaya dayanan bir kimlik olmaktan çıkarıp belirli bir coğrafya üzerinden tanımlamıştır. Bu yeni tanımlamada Yahudiliğin geleneğinde var olandan ziyade Avrupa’nın seküler, milliyetçi ve aydınlanmacı söylemleri esas alınmış ve yeni Yahudi kimliği bu söylemler üzerine inşa edilmiştir. Bu iki farklı zaman ve mekândaki baskın kültürler ve düşence sistemleri ve bunların Yahudi topluluklar üzerindeki etkileri incelendiğinde Yahudiliğin nasıl her dönemin baskın olan güç yapıları ile iç içe şekillendiği anlaşılmaktadır. Yahudilik çeşitli medeniyetler, kültürler ve otoriteler ile karşı karşıya kaldığında, baskın olan düşünce sistemleri, ekonomik faaliyetler ve politik söylemler ile etkileşime girerek karmaşık bir yapıya dönüşmüştür. Sonuç olarak, bu araştırmada, Yahudiliğe dair bir çalışmanın belirli bir dönemdeki düzenleyici ve inşa edici niteliklere sahip güç yapılarını ele almaksızın Yahudiliği anlayamayacağı tartışılmıştır.Keywords : Felsefe ve Din Bilimleri, Yahudilik, post-yapısalcılık, cinsiyet, Siyonizm