- Bilimname
- Vol: 2019 Issue: 37
- المذهب الحنفي ومشيخة الإسلام الحنفية في الجزائر من فتح شمال إفريقيا إلى غاية الاستقلال...
المذهب الحنفي ومشيخة الإسلام الحنفية في الجزائر من فتح شمال إفريقيا إلى غاية الاستقلال
Authors : Fares Zaher, Soner Duman
Pages : 971-1000
Doi:10.28949/bilimname.491357
View : 18 | Download : 10
Publication Date : 2019-04-30
Article Type : Research
Abstract :Cezayir farklı etnik gruplardan oluşan ve büyük coğrafyaya sahip olan bir ülkedir. Bu özelliği oradaki ilimi çalışmaların gelişmesine ve farklı fıkhı ekollerin bulunmasını sağlamıştır. Bunlar arasında Hanefî mezhebi önemli bir yere sahiptir. Osmanlı devletinin hukuki yapısını oluşturan Hanefi mezhebi farklı bölgelerde yayıldığı gibi zamanla Osmanlılarla birlikte Cezayir’de de gelişmiş oldu. Bu araştırma Cezayir’de Hanefî mezhebinin gelişme aşamalarını ele almaktadır. Araştırmamız Hanefî mezhebine bağlı ünlü âlimler, eserleri ayrıca Cezayir’in dini ve bilim tarihinde bunların konumunu kapsamaktadır. Tarih açısından bu çalışma Osmanlı dönemden önce orada Hanefî mezhebinin var oluşu, Osmanlı dönemdeki gelişmeleri ve Fransızların Cezayiri İşgal ettiğinden itibaren bağımsızlığını kazanana kadardaki durumlarını ele almaktadır. Bu dönemlerdeki meşhur Hanefî âlimler, eserleri, bunlara bağlı olan vakıf ve camiler, takipçileri gibi konular üzerinde durulmuştur. Ayrıca orada yaygın olan Malikî mezhebiyle mukayese de yapılmıştır. Araştırmada Osmanlı dönemi ve Fransızların yaptığı işgal döneminde Hanefî mezhebinin Cezayir’de önemli otoriteye sahip olduğu tespit edilmiştir. Özellikle Osmanlıların gelişi Ceyzayir’de Hanefî Mezhebinin gelişmesine destek olduğu anlaşılmaktadır Yapılan araştırma şu sonuçları ortaya koymaktadır ki: Hanefî mezhebi Kuzey Afrika'da eskiden beri vardı. Kadı Iyaz, İbn Hallikân, ed-Dabbâğ ve İbnu’l-Hoca bu mezhebin daha yaygın olduğunu vurgulamışlardır. İmam Malik’ten ilim alanların orada bulunmasına rağmen onlardan sonraki tabakadakiler arasında yer alan Esed b. Furat Hanefî mezhebini benimseyip onun yaygınlaşmasını sağlamış ve kendi döneminde bir imam mevkisine sahip olarak kabul edilmiştir. Hanefî mezebinin Cezayir’e girişi ise Tunus yoluyla gerçekleşmiştir. Tarihi aşamalar açısından Hafsiler, ve Beni Abd’l-Vâd döneminden Osmanlı devletine kadar Hanefî mezhebine mensup olanlar bunun var oluşunu korumuşlardır. Bu da söz konusu zamanlarda Hanefî âlimlerin, medreselerin, eserlerin bulunduğunun bir göstergesidir. Bu âlimler Astronomi, Matematik Fıkıh, Hadis, Edep, Sanat gibi çeşitli alanlarda güzel çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar Cezayir'in ilim ve marifet hazinesini zenginleştirmiştir. Bundan sonra ve özellikle 921 yılında Cezayir’e Osmanlı Devletinin girmesi Hanefî mezhebinin oradaki hukuki yapısında yer almasını sağlamış. Bunlar tarafından ilmi ve manevi çalışmalara ortam olan vakıf, camii, tekke ve medreseler inşa edilmiş. Vakıflar tarafından öğretmenlere maaşlar bağlanmış. Böylece camilerde yaşayan ve dışarıdan gelen öğrenciler için ilim tahsili daha kolay olmuş. Bu çalışmalar daha düzgün ve devamlı olduğundan ilmi ve fikri ortam gelişmeye başladı. Bu ilmi çalışmalarla birlikte Osmanlının Cezayir’e kazandırdığı diğer husus ise müftülük müessesidir (Hanefî Şeyhülislamlık مشيخة الاسلام الحنفية). Fetva vermek en üstün makam sayılmaktaydı. Müftü, kadıları tayin etmek, medreseleri kontrol etmek, fetva vermek gibi sorumlulukları üstlenmekteydi. Söz konusu Hanefî fetva heyetinin ortaya koyduğu ilmi sonuçlar teoriden daha çok uygulamalı olma özelliği vardı. Yani onların çok fazla eserleri yoktur. Bunu Huseyin El annabi ve İbn Ali tarafından yapılan çalışmalarla vurgulanmıştır. Örnek olarak çeşitli konularda ve büyük olaylarda davalar için Şer‘î meclisler kurulmuştur. Merkezi de Cami Azam mescididir ve her Perşembe günü yapılırdı. Fransız ihtilalinden sonra Hanefîlerin sayısı azalmaya başlamıştır. Çünkü Hanefîlerin çoğu Osmanlı ailelerindendi, ayrıca Fransızların Hanefî islam hocalarına, Türk ailelerine karşı açtığı savaşın büyük etkisi olmuştur. Bununla birlikte Fransa Cezayir'i işgal ettikten sonra Muhammed El annabi gibi diğer müftüleri de sürgün etti. Bu da işgalden sonra yapılan ilk sürgün olarak bilinmektedir. Buna rağmen Fransızlar başkent ve merkezi şehirlere Kasantina, Midye gibi yerlere Hanefî müftülerini sürgün etmeye devam etmiştir. Osmanlı devleti döneminde Cezayir’in başkenti ve diğer şehirlerde hanefilere ait mescidlerin sayısı çoğalmıştır. Bu mescidler kapsamlı dini bir kurumu ya da osmanlıların ‘külliye’ olarak isimlendirdiği yapıyı temsil ederdi. Bu medreselerde hanefi mezhebi ve kuranı kerim okutulur ve ibadetler yapılırdı. 1750 yılında yapılan Buleyde şehrindeki ‘Mustafa el-İstanbuli’ mescidi, 1743 yılında yapılan Mıdıyye şehrindeki ‘el-Mescidu’l-Hanefî’ ve Şeyhulislamın merkezi olan Kastantindeki ‘Câmi‘u’l-Kebîr’ bu hanefi camilerindendir. İki mezhep arasındaki ilişki farklı dönemlerde de devamlılık göstermiştir. Bu ilişki Hanefi ve Maliki mezhebinin âlimlerinin bu medreselerindeki öğrencilerde ortaya çıkmıştı bazı dönemlerde de bu talebelerin arasında hâkimlerin karışacağı kadar çatışmalar ve rekabet yaşanmıştır. Ancak farkedilen şu ki, Maliki mezhebinin fetvaları Cezayir'de çok eskiden vardı. Osmanlı devletinin gelmesiyle birlikte eskiden beri varolan Hanefî mezhebi yenilenmiştir. Osmanlı devletinin gücüyle ve bitmeyen desteğiyle Cezayir’de yayılmıştır. Bütün bunlara rağmen bu mezhebin elde ettiği büyük başarılar ile Maliki okulunun düşünsel, bilimsel ve kültürel alanlarda üretimi arasında rekabeti çok büyük ve başarılıydı. Astronomi, askeri ve edebi bilimler, Fıkıh ve usul gibi ilim dallarında müellefat ve eserler coğalmıştır. Araştırmamız sırasında Hanefî eser ve kitaplar yerleriyle birlikte ortaya çıkmıştır. Böylece kapsamlı ve yeterli bir araştırma olmuştur. Ve sonuç olarak son kısımda elde edilen tüm neticeleri izah ettik, bunlardan Hanefî mezhebinin Cezayir’de Osmanlının girmesiyle desteklenen bir mezhep olması, ayrıca Şeyhü’l-İslam makamı çoğunlukla Türk alimlere veriliyordu, bu alimler yüksek ilmi seviyeye sahiptiler. Bunların ilmi ve yetenekleri telif ve teöriden daha çok uygulamada görülmektedir. Buna rağmen Hanefî mezhebine mensup olan kitapların günümüzdeki Cezayir kütüphanelerinde farklı alanlarda payı çok fazladır. Bu ayrıcalıklardan dolayı çalışmamızın sonunda, çağımızdaki araştırmacılara bu önemli eserleri bütünsel olarak araştırma yapmalarını önerdik. Allah’ın yardımıyla bu çalışmadan iyi sonuçlar elde ettik.Keywords : Hanefi Mezhebi, cezayir, Osmanlı Devleti, Şeyhülislamlık, İslam Mezhepleri Tarihi