Yunus Emre Dîvânında Mürid-Mürşid İlişkisi
Authors : Muhammed Yusuf Akbak
Pages : 221-248
Doi:10.51450/ilmiyat.1103512
View : 19 | Download : 8
Publication Date : 2022-06-30
Article Type : Research
Abstract :Yunus Emre’yi yetiştiren, olgunlaştıran ve söyleten ana etken tasavvuftur. Onun Tapduk Dergâhında eğitim aldıktan sonra şeyhinin yönlendirmesiyle şiir söylemeye ve yazmaya başladığı bilinmektedir. Yunus’un iç dünyasındaki duygu ve düşünceler tasavvufla mayalandıktan sonra dile gelmeye, dinleyenlere etki etmeye başlamıştır. Yunus’u dile getiren tasavvuf, seyr u sülûk metoduyla ham insanı pişirerek insan-ı kâmil yapmayı gaye edinen manevî eğitim metodunun adıdır. Bu eğitim metodunun ana unsurları mürid ve mürşid’dir. Tasavvufî eğitim sürecine dâhil olan müridin, zorunlu olarak mürşid-i kâmile intisap etmesi gerektiği, bu süreçte mürşid olmadan ferdî olarak mesafe kat etmesinin mümkün olmadığı kabul edilmiştir. Nasıl ki bir hocanın eğitiminden geçmeden, okuldan mezun olmak, diploma almak mümkün değilse, mürşid-i kâmil olmadan tasavvufî eğitimin tamamlanması da mümkün görülmemiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Dönemler içerisinde hakiki mürşidlerin yanında çeşitli sebeplerden dolayı sahte şeyhlerin de ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu nedenle ilk dönemlerden itibaren tasavvuf eserlerinde müridlere hakiki mürşidin vasıflarını anlatan bölümler ve bu konu hakkında müstakil eserler kaleme alınmıştır. Hakiki mürşid ehil doktor gibi görülmüştür, mesleğinde ehil olan doktor nasıl ki kendisine gelen hastanın hastalığına göre tedavi uyguluyorsa hakiki mürşid de kendisine intisab eden müridin manevî hastalıklarına göre onu tedavi etmektedir. Sahte doktorun insanın fizikî bedenine zarar vermesi gibi sahta şeyh de müridin ruhuna zarar vermektedir. Yunus, Dîvân’ında pek çok yerde bu konuya temas etmiştir. Tasavvuf eğitiminin meşakkatli bir süreç olduğunu, bu sürecin inceliklerle ve tehlikelerle dolu olduğunu belirten Yunus, ehil bir rehberle yola koyulmanın zaruretine dikkat çekmiştir. Tasavvuf eğitiminde mürşidin yanı sıra müridin de sahip olması gereken bazı vasıfları olduğu ifade edilmiştir. Müridin eğitim sürecini başarıyla tamamlayabilmesi için bu vasıfları kendinde bulundurması elzemdir. Bunlardan en önemlileri teslimiyet ve muhabbettir. Mürid, mürşidini sevmeli, ona tam manasıyla teslim olmalı, nefsinin eziyetlerine kulak asmadan mürşidin sözlerine uyarak sülûk yolunun sonuna ulaşmayı gaye edinmelidir. Mürşidin emir ve tavsiyelerinin kendisinin eğitimi için gerekli olduğunun bilincine vararak nefsine ağır gelen durumlara sabretmelidir. Yunus, Tabduk Dergâhında şeyhinin eğitiminden geçerek kendisinde bu vasıfları toplamaya gayret etmiştir. Bu yolun zorluklarını bilen ve yaşayan Yunus, şiirlerinde müridin sahip olması gereken vasıflara dair nasihatlerini sıklıkla dile getirmiştir. Bu bağlamda Yunus’un şiirleri edebî kaygılarla yazılmış mısralar olarak görülmemelidir. Onun beyitleri edebî anlamda çok kıymetli olmalarının yanında tasavvufî eğitim sürecine giren müridler için de adeta bir klavuz görevi görmektedir. Çalışmamızda Yunus’un Dîvân’ından hareketle tasavvuf eğitiminde mürşide niçin ihtiyaç duyulur? Mürşid-i kâmil’in temel vasıfları nelerdir? Mürid ve mürşid arasındaki ilişki hangi ölçütlere dayanmalıdır? Müridin mürşidine karşı sorumlulukları nelerdir? tarzındaki sorular cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Yunus’un yaşamının tamamında ve meydana getirdiği eserlerde temel kaynağının hep Kur’ân-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünneti olduğu görülmektedir. Bu bağlamda ele alacağımız konular izah edilirken yeri geldikçe Yunus’un atıfta bulunduğu âyet ve hadislere temas edilmiştir.Keywords : Tasavvuf, Yunus Emre, Mürid, Mürşid, Dîvân