- Tokat İlmiyat Dergisi
- Vol: 9 Issue: 1
- İslâm Hukuk Düşüncesinde İktidarın Kötüye Kullanımını Önleyici İlkeler ve Kurumlar
İslâm Hukuk Düşüncesinde İktidarın Kötüye Kullanımını Önleyici İlkeler ve Kurumlar
Authors : Abdurrahim Şen
Pages : 51-75
Doi:10.51450/ilmiyat.903880
View : 15 | Download : 9
Publication Date : 2021-06-30
Article Type : Research
Abstract :İktidar; toplum bireylerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen, davranış ve eğilimlerini belirleyen, sosyal, siyasî, iktisadî ve benzeri birçok alanda toplumsal ilişkileri düzenleyen bağlayıcı kararlar alma, aldığı kararlara uymayanlara yaptırım uygulama, dahası fiziksel güç kullanma tekelini elinde bulundurma, bu doğrultuda devlet kurum ve organlarını yönetme gibi yetkilere sahip siyasî bir kurumdur. Bu geniş yetkilere sahip olan iktidarın nasıl sınırlandırılacağı, ne şekilde dengelenip denetleneceği veya bu yetkileri kötüye kullanmasının nasıl önleneceği çeşitli siyaset teorisyenleri tarafından inceleme konusu olmuştur. İktidar olgusunu imamet ve hilâfet kavramları çerçevesinde incelemiş olan İslâm hukukçuları meşru bir iktidarın nasıl kurulacağı, meşruiyet çerçevesinde kalarak iktidar yetkisinin nasıl kullanılacağı ve meşruiyet çerçevesinin dışına çıkma halinde ne tür tedbirlerin uygulanacağı hususunda bazı prensipler belirlemişlerdir. Bu prensipler iktidarın kötüye kullanımı problemini hem teorik hem de pratik açıdan önleyici ilkeleri ve denetleyici kurumları içermektedir. Buna göre iktidar ilişkisinin yöneten veya yönetilen her iki tarafı da şâriin hitabı karşısında sorumlu olan taraflardır. Şâriin hitabının neticesi olan şer‘î hükümler bütün mükelleflerin davranışlarını sınırlandırdığı gibi iktidar yetkisini kullananların uygulamalarını da sınırlandırmaktadır. Bu sebeple İslâm hukuk düşüncesinde mutlak yetki ile donatılmış bir iktidardan söz etmek mümkün görülmemektedir. Ayrıca iktidarın kurucu sözleşmesi olan bey‘at akdini, hiçbir baskı ve zorlamanın ilişmediği karşılıklı rızaya dayalı bir sözleşme olarak tanımlayan İslâm hukukçularına göre otorite ümmetin mülkiyetinde olan bir haktır. Yönetenlerin de bağlı olmakla mükellef oldukları şer‘î hüküm, iktidarın kurulmasını yönetilenlerin rıza ve onayına bağlamaktadır. Herhangi bir şey sahibinin rızası olmaksızın mülk edinilemeyeceği gibi iktidar da sahibi olan ümmet veya ona vekâleten ehlü’l-hal ve’l-akd’in rıza ve onayı olmaksızın elde edilemez. Buna göre iktidarın kurucu unsuru -köken itibariyle- ümmet olmaktadır. Bu sebeple ümmet kurucusu olduğu iktidarı denetleme hakkına sahiptir. Ümmet bu hakkını bireysel veya toplu olarak kullanabilir. Bu ve benzeri ilkelerden hareketle İslâm hukuk literatüründe iktidar yetkisini kullananları denetleyici birtakım mekanizmalar; sivil, siyasi ve hukuki kurumlar ortaya çıkmıştır. Asrısaadet döneminde sahabe toplumunun râşid halifeleri doğrudan muhasebe ettiği ve denetlediği birçok örnek mevcuttur. İlk halife seçiminde yaşandığı üzere halifenin kim olacağı konusunda Ensar ve Muhacirler şeklinde, birbirinden farklı teklifleri bulunan iki blok oluşmuştur. Başka birçok hadisede benzer bloklaşmalar daha sonraki dönemlerde farklı etkenler ve saiklerle birlikte çeşitli eğilimler ve ekollerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmış, zamanla bu ekoller siyasi mezhepler şeklinde anılacak olan siyasi akımlara dönüşmüştür. Yargı alanında ise Hz. Peygamber ve râşid halifeler döneminde bizatihi devlet başkanının atadığı devlet görevlilerini denetlemesi şeklinde gerçekleşen, sonraki dönemlerde ise daha kurumsallık kazanarak literatüre mezâlim mahkemesi olarak geçecek olan, iktidarın veya kamu görevlilerinin uygulamalarını denetleyen özel bir yargı kurumuna dönüşmüştür. Klasik ve çağdaş fakih ve teorisyenlerin ortaya koyduğu prensiplerden hareketle bu çalışmada, iktidarın kötüye kullanımını önleyici ilkeler ve kurumlar tespit edilmeye çalışılacaktır.Keywords : İslâm Hukuku, Kamu İdaresi, İktidar, Denetleme, Yargı