- Pamukkale Tıp Dergisi
- Vol: 14 Issue: 2
- Kronik hepatit b tedavisinde HBsAg ve M30 antijen titre takibinin klinik yararı
Kronik hepatit b tedavisinde HBsAg ve M30 antijen titre takibinin klinik yararı
Authors : Zeynep Dündar Ök, Mustafa Çelik, Ismail Hakkı Akbudak, Yüksel Güleryüzlü, Halil Yilmaz, Mustafa Yilmaz
Pages : 380-387
Doi:10.31362/patd.826929
View : 31 | Download : 8
Publication Date : 2021-04-01
Article Type : Research
Abstract :Giriş: Antiviral tedavi öncesi ve sonrası serum HBsAg ve cccDNA düzeyleri ve bu değerlerdeki düşüş oranları arasında pozitif ilişki olduğu bilinmektedir. Serolojik HbsAg seviyesi de cccDNA ile ilişkilendirilmiştir ve serolojik HbsAg, enfekte olmuş hücreleri teşhis etmek için cccDNA'nın yerini alan bir biyobelirteç olarak kabul edilmiştir. M30 antijeni, apoptoz sırasında kaspaz proteinleri tarafından parçalanan CK 18 seviyelerini tespit etmek için kullanılır. Ayrıca KHB hastalığında, apopitoz belirteci olan M30 antijen düzeyleri ile karaciğer hasarı arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada KHB enfeksiyonu’nun şiddeti ve nucleoz (t)ide analoğu (NA) tedavisine klinik yanıtının değerlendirilmesinde HbsAg ve M30 antijen titre takibinin yararını saptamayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Çalışmaya KHB enfeksiyonuna yönelik oral antiviral tedavi verilen 60 hasta dahil edildi. Tüm hastalarda tedavi başlangıcında saptanan AST, ALT, HBVDNA, HAİ, fibrozis ile HbsAg ve M30 antijen düzeyleri arasındaki korelasyon değerlendirildi. Tedavi başlangıcı ve tedavinin 6. ayında saptanan AST, ALT, HBVDNA, HbsAg ve M30 antijen düzeyleri karşılaştırıldı. Tedavi ile bu değerlerde saptanan düşüş oranları değerlendirildi. Ayrıca hastalar aldıkları tedaviye göre Lamivudin ve Tenofovir alanlar olarak iki gruba ayrıldı. İki grup tedavi ile AST, ALT, HBVDNA, HbsAg ve M30 antijen düzeylerindeki düşüş oranları açısından karşılaştırıldı. HbsAg ve M30 antijen seviyelerinin tedavi sonrası azalma oranı açısından iki grup da karşılaştırıldı. Bulgular: Tedavi başlangıcında saptanan AST, ALT, HBVDNA düzeyleri ile HbsAg ve M30 antijen arasında pozitif korelasyon saptandı (p<0,001). HAİ, Fibrozis dereceleri ile HbsAg arasında anlamlı ilişki saptanmazken (p>0,05), HAİ, Fibrozis dereceleri ile M30 antijen düzeyleri arasında pozitif korelasyon saptandı (p<0,01). Tedavi verilen tüm hastalarda tedavinin 6. ayında saptanan AST, ALT, HBVDNA, HbsAg ve M30 antijen düzeylerinde, tedavi başlangıcına göre istatistiksel olarak anlamlı azalma olduğu görüldü (p<0,001). Lamivudin ve Tenofovir grupları arasında HBVDNA düzeylerindeki düşüş oranları açısından anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Bununla birlikte tedavi ile HbsAg ve M30 antigen düzeylerindeki düşüş oranları tenofovir grubunda lamivudin grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı (p<0,001). Sonuç: HbsAg ve M30 antijen düzeyi ölçümü KHB enfeksiyonu’nun şiddetinin ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde kullanılabilir. Tenofovir ile HbsAg ve M30 antijen düzeylerinde düşüşün lamivudin grubuna göre daha belirgin olması, bize KHB enfeksiyonunun en etkin ilaç seçeneği ile tedavisinin hücre ölümü-apoptozisin önüne geçilmesinde etkili olacağını gösterdi. Bu sebeple sadece ALT ve HBVDNA sonuçlarının takibine göre düşük direç bariyeri olan oral antivirallerin kullanımında ısrar edilmesinin yanlış olduğu kanaatindeyiz.Keywords : Hepatit B enfeksiyonu, M30 antijen, HBsAg, nükleoz(t)id analogları, oral antiviral tedavi