- Mülkiye Dergisi
- Vol: 39 Issue: 3
- Anayasal Kuruluş Konusunda Kapanmayacak Tartışma: Hannah Arendt ve Carl Schmitt’te Kurucu İktidar So...
Anayasal Kuruluş Konusunda Kapanmayacak Tartışma: Hannah Arendt ve Carl Schmitt’te Kurucu İktidar Sorunu
Authors : Dinçer DEMİRKENT
Pages : 89-122
View : 6 | Download : 2
Publication Date : 2015-10-23
Article Type : Other
Abstract :Hannah Arendt, egemenlik ve halk egemenliği arasında ayrım yapmaz. Bodin’den Rousseau ve Sieyès’e bir çizgiyi takip ederek ‘egemenlik’ ve ‘bir’lik kavramlarını politika dışı olmakla eleştirir. Ona göre Fransız Devrimi’nin halk egemenliği kavramı, Devrim’in monarşiden devraldığı ‘mutlak’ı yeniden tesis edecek bir aşkınlık ihtiyacını karşılamıştır. Otorite ve iktidar Fransız Devrimi’nde halk egemenliği kavramı içinde birleştirilmiş ve insan yapısı yasanın meşruiyetini sağlayacak aşkın güvence bu kavram ile sağlanmıştır. Halkın iradesini yasanın üzerinde konumlandıran halk egemenliği kavramı ona göre istikrarlı kurumların yaratılması önünde her zaman engel olacak bir ‘sürekli devrim’ karmaşasına neden olur. Bu bakımdan Arendt’in düşüncesinin keskinleştiği yer demokrasi karşıtlığıdır. Arendt, egemenlik ve halk egemenliği kavramlarını ayırmadığı için politikanın dışında tuttuğu halk egemenliğini kurucu iktidardan ayırır. Kurucu eylemi, otorite ve iktidarın birleşmesi olarak düşündüğü halk egemenliğinden kopararak, otorite ve iktidarı ayırmaya dayandırır. Otoriteyi kurucu ataların eyleminin deneyimi, iktidarı halkın birlikte eylemi ile tanımlayan Roma’da kurucu eylemi yeniden keşfeder. Bunun modern devrimler bakımından tek başarılı örneği olarak da Amerikan Devrimi’ni gösterir. Amerikan Devrimi, ona göre aşkın bir mutlak yaratmamış saf bir politik kurucu iktidar deneyimidir. Fakat Amerikan Devrimi, sosyal sorunun olmadığı bir ülkede gerçekleşmesi, devrim öncesi halkın müzakere kültürünü yaratan kurulu yapıların bulunduğu gibi gerekçelerle tarihsel bir istisna olarak sunulmuş ve politika içinde kurucu iktidar bu tarihsellikte hapsedilmiştir. Sieyèsçi kurucu iktidar - kurulu iktidar ayrımını yirminci yüzyıla taşımış olan Carl Schmitt’tir. Schmitt gerek Anayasa Öğretisi’nde gerekse de ona zeminini sunan Siyasal Kavramı’nda Arendt’in eleştirilerinin kaynağı olan fikirleri geliştirmiştir. Özdeşlik, türdeşlik, egemenlik kavramları bu eserlerde siyasal birliğin kuruluşuna ilişkin varsayımların temellendirilmesinde kullanılır. Anayasayı ‘siyasal birliğin kendi formu ve tipi üzerine verdiği karar’ olarak tanımlayan Schmitt’te kurucu iktidarın demokratik teorisi, halk egemenliğine dayanır. Kuruculuğu Rousseaucu halk egemenliğine dayandıran Schmitt, halk egemenliği ve kurucu iktidar arasındaki ilişkiyi temellendirerek kurucu iktidarın sürekliliğine işaret etse de demokrasi karşıtlığını temsil ilişkisiyle ortaya koyar. Ona göre temsil demokrasinin karşıtıdır ve siyasalı koşullandırmıştır. Schmitt’in temellendirdiği ilişkinin radikal yorumu, kurucu iktidarı, kapanmayan siyasal çatışmanın temel kavramı olarak temellendirir. Bu yorum, kurucu iktidar alanında siyaset felsefesinin ürettiği zengin malzemenin, anayasal-siyasal olguların değerlendirilmesinde kısır tartışmaların ötesine geçilmesini sağlayacak araçlar sunmaktadır. Bu makalede, Hannah Arendt ve Carl Schmitt’in kuruculuk konusunda birbirine karşıt biçimde konumlanan görüşleri tartışılmaktadır. Tartışmanın amacı, kurucu iktidar kavramının zengin bir kavramsal çerçeve içinde yeniden düşünülmesini sağlamaktır. Makalenin temel önerisi kurucu iktidarı, halk egemenliği kavramı ile birlikte düşünmektir.Bu önerinin dayandığı varsayım, halk egemenliğinin kurulu düzen içinde kapanmayan bir boşluk yarattığı ve halkın kuruculuğunun kurulu düzen içinde kaybolmadığıdır. Siyasal-anayasal gelişmeler bu varsayım ekseninde incelendiğinde kurucu iktidar kavramı, teknik bir sorun olmanın ötesinde kavranabilecektir.Keywords : Anayasa, kurucu iktidar, halk egemenliği, Carl Schmitt, Hannah Arendt