- Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 63 Issue: 63
- "En Üstün Şair Kimdir?" Problemi Bağlamında Asmaî’nin (ö. 216/831) Fahl Kavramının Etimolo...
"En Üstün Şair Kimdir?" Problemi Bağlamında Asmaî’nin (ö. 216/831) Fahl Kavramının Etimolojik ve Terminolojik Alanı Üzerine Bir Değerlendirme
Authors : Ismail Araz
Pages : 1-27
Doi:10.15370/maruifd.1160532
View : 7 | Download : 4
Publication Date : 2022-12-28
Article Type : Research
Abstract :Câhiliye dönemi Arapları, söylediği şiirlerle kabilenin erdemliliklerini ölümsüzleştirmesi dolayısıyla şaire büyük önem atfetmekteydi. Onların nezdinde şair, kabilenin hamisi ve aynı zamanda etrafındaki gelişmeleri edebî bir üslupla kayıt altına alan genel bir arşivciydi. Öyle ki şair, yeri geldiğinde hasım kabile için amansız bir rakip, dost kabile için bir gözetici ve kollayıcı, servet sahibi yetkililer için de çevresindekilere nüfuz edebilen bir propagandacı olabilmekteydi. Şair ve şiirin toplumda elde ettiği bu konum, 1./7. yüzyılın ilk çeyreğinde Kur’an’ın nüzul süreciyle beraber dinî boyutu kapsayacak şekilde yeniden şekillenmiştir. Özellikle şiir rivayetinin hız kazandığı 2./8. yüzyılda şiirin üstlendiği misyon, fesahat ve belagat bakımından üstün edebî değere sahip şiirlere olan ilgiyi arttırmıştır. Bu ilgi, tabii olarak mazileri şairlerle dolu kabileleri muhtelif yöntemlere başvurarak arşivlerini zenginleştirmeye sevk etmiştir. Söylemedikleri şiirlerin şairlere atfedilmesi, eksik bir şekilde rivayet edilen kasidelerin başka beyitlerle tamamlanması, şairlere dair aktarılan bilgilerin abartılması mazilerini canlı tutmak isteyen kabilelerin başvurdukları söz konusu yöntemlere örnek verilebilir. Zamanla bu durum hangi şiirin sahih olduğu ve hangi şairin üstün olduğu meselelerini de çıkmaza sokmuştur. Bir yandan şairlerin şiirlerinin derlendiği, diğer yandan hangi şiirin kaliteli olduğuna yönelik çalışmaların yapıldığı bu dönemde şair ve şiirler, uzun zaman boyunca şifahen sürdürülen öznel yargılar çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu ise aynı temayı içeren belli sayıda kasideye sahip iki şairden birinin herhangi bir gerekçelendirme olmadan üstün görüldüğü, diğerinin ise aşağı mertebede kabul edildiği bir ortamın oluşmasına zemin hazırlamıştır. Böyle bir dönemde yetişen 3./9. yüzyılın önemli dil ve edebiyat âlimi Asmaî (ö. 216/831), şiir ve şair hakkındaki değerlendirmelerin sınırları belirlenmiş usul ve esaslar çerçevesinde yapılmadığını, bunun da şiir eleştirisinin tam olarak anlaşılamamasına sebebiyet verdiğini fark etmiştir. Onun bu farkındalıktan hareketle dönemin şiir ve şair eleştirisinde hâkim olan gerekçelendirme eksikliğini gidermek amacıyla kadim şairler ekseninde yaptığı çalışmalar, şiir eleştirisi kültürünün gelişimine katkı sağlamıştır. Ayrıca şiir eleştirisinin ancak şiirde uzman kimselerce yapılabileceğini vurgulayan bu çalışmalar, 3./9. yüzyılda şiir ve şairler hakkındaki bilgi karmaşıklığını da büyük oranda gidermiştir. Şairleri tenkide tabi tutan Asmaî’nin, öğrencisi Ebû Hâtim’in (ö. 255/869) sorularına verdiği cevaplardan oluşan Fuhûletü’ş-şu‘arâ isimli eseri, şiir eleştirisine dair günümüze ulaşan ilk eser olması ve şiir sanatının hangi kıstaslara tabi tutulduğunu yansıtması açısından önem arz eder. Asmaî, bu eserinde şair ve şiir eleştirisine dair konuları işlemiş, kendisinden sonraki şiir eleştirisi serüvenini etkileyen birçok kavrama da temas etmiştir. Bu kavramların başında ise tarihi kendisinden önceki yüzyıllara dayanan ve göreceli cevaplara konu olan "En üstün şair kimdir?” sorusuna makul cevaplar vermek amacıyla tercih ettiği fahl kavramı gelir. O, bu kavrama bağlı kalarak şiir rivayetinin arttığı bir dönemde bazı kabile ve râvilerin asabiyet veya kazanç sağlama arzularından ötürü şairler hakkında yaptıkları gelişigüzel yorumların önüne geçmek istemiştir. Nitekim "Üstün şair budur, en güzel kaside şudur” şeklindeki kişisel yorumlar, gerçek anlamda edebî değere sahip şairlerin belirlenmesinde bazı problemlere yol açmıştır. Şairlerin kabiliyet ve yeteneklerini öznel yargılardan ziyade herkes tarafından kabul edilebilecek bir kavramla açıklamaya çalışan Asmaî, bu konuda deve metaforundan esinlenerek fahl kavramını şiir eleştirisi terminolojisine kazandırmıştır. Arapların belli bir olgunluğa sahip eril, güçlü ve dayanıklı deveyi nitelemek için kullandıkları bu kavram, Asmaî’nin tanımı sayesinde üstün ve kaliteli şaire delalet edecek şekilde şiir eleştirisi terminolojisine dâhil edilmiştir. Yaptığı açıklamalardan ve ulaştığı tespitlerden kavramın vaz‘i ve lafzi delaletlerine vâkıf olduğu anlaşılan Asmaî, şairin başka şairlerden üstün olmasına, hikâk (dört yaşına yeni girmiş) deveden daha güçlü olan fahl deveyi örnek vermiştir. Böylece sınırları belli olan ve başka cinslere de uyarlanabilen bir tanım geliştirmiştir. Aslında kendisi, bu tanım üzerinden şiir ve şairlerle ilgili döneminde yaygın olan bilgi karışıklığını ve şiir söylemek ile şair olmak arasındaki farkı izah etmeye çalışmıştır. Nitekim eserinin ilk satırlarında yaptığı tanımda, şairin fahl olabilmesi için kendisini paydaşlarından veya çağdaşlarından ayıran bir meziyete sahip olması gerektiğini savunmuştur.Keywords : Şiir Eleştirisi, Asmaî, Fahl, Hikâk, Meziyet, Fuhûletü\'ş-Şu\'arâ, Poetry Criticism, Asmai, Faḥl, Hikak, Virtue, Fuḥulah al-Shu‘ara