- Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 62 Issue: 62
- Osmanlı Şeyhülislam Fetvalarında Erbâb-ı Menâsıb: Fetâvâ-yı Ali Efendi Örneği
Osmanlı Şeyhülislam Fetvalarında Erbâb-ı Menâsıb: Fetâvâ-yı Ali Efendi Örneği
Authors : Esra Kilavuz Eser
Pages : 63-97
Doi:10.15370/maruifd.1075301
View : 5 | Download : 4
Publication Date : 2022-06-27
Article Type : Research
Abstract :Osmanlı devlet teşkilatında vakıf görevleri dışında kalan memuriyetler "mansıp” olarak ifade edilir, askerî görevler için "menâsıb-ı seyfiyye”, yargı, eğitim ve bazı dinî görevler için "menâsıb-ı ilmiyye”, bürokrasideki görevler için ise "menâsıb-ı kalemiyye” terimi kullanılırdı. Bütün bu mansıpların tayinleri çeşitli usullere tabi olarak merkezî idare tarafından yapılır ve sahipleri görev süreleri boyunca teftiş edilirlerdi. Mansıp sahiplerinin vazifelerini yaparken zaman zaman yetki aşımında bulunmaları ve görevlerini kötüye kullanmaları vakıası/ihtimali halk tarafından bu yetkilerin sınırlarının sorgulanmasına sebep olur ve mesele ilmiye sınıfının başı olan şeyhülislamlara intikal ederdi. Kimi zaman da mansıp sahipleri, tasarruflarının meşru olduğunu göstermek adına şeyhülislamlara başvurarak fetva talep ederlerdi. Bu çalışmada 17. yüzyılda vazife yapan şeyhülislamlardan Çatalcalı Ali Efendi’nin (ö. 1103/1692) mansıp sahipleri (erbâb-ı menâsıb) olan ilmiye ve seyfiye sınıfları hakkında verdiği fetvalar incelenmiştir. Bunun için öncelikle Fetâvâ-yı Ali Efendi’de yer alan mansıplar tespit edilmiştir. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin başı olan padişahın yanı sıra, seyfiye sınıfından sadrazam, vezir, serdar, serasker, vali, voyvoda, dizdâr, subaşı, zabit, tımarlı sipahi, emîn-i beytülmal, cizyedar, zindancı ve mutlak olarak ehl-i örfe, ilmiye sınıfından ise şeyhülislam, kazasker, müderris, kadı/hâkim, imam ve hatibe yer verilmiştir. Her bir mansıp ele alınırken önce mansıbın tanımı, yetkisi ve sorumlulukları hakkında özetle bilgiler verilmiş, sonrasında ilgili fetvalar söz konusu teorik bilgiler ışığında tasvir edilmiştir. Tasvir yapılırken makalenin hacmini arttırmamak adına Çatalcalı Ali Efendi’nin fetvaları daha ziyade dipnotlarda aktarılmıştır. Son olarak Osmanlı hukukunda şeyhülislam fetvasının yeri ve yönetenler-yönetilenler arasında meşîhat makamının işlevi ekseninde değerlendirmeler yapılmıştır. Makalenin sonucunda devlet protokolünde en üst sıralarda bulunan Osmanlı şeyhülislamının, devletin başı olan padişahı kayıtsız şartsız tasdik eden birisi olmadığı, aksine onun tasarruflarının hukuka uygunluğunu sorgulayan ve hukuka aykırı bir talepte bulunduğunda onu geri çeviren bir özellikte olduğu görülmüştür. Fetvalarda reaya ile ilişkisi nispeten zayıf olan üst düzey yöneticilerin nadiren yer aldığı, soruların daha ziyade reaya ile yakın temas içinde olan ve onlarla daha çok hukuki ihtilaf yaşayan alt kademe yöneticileri ile ilgili sorulduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda seyfiye sınıfı içinde en çok beytü’l-mâl eminleri ile tımarlı sipahiler, ilmiye sınıfından ise kadılar fetvaya konu olmuştur. Çatalcalı Ali Efendi Sultan’a karşı olduğu gibi bu sınıflara karşı da tarafsızlığını korumuş, haklı oldukları hususlarda onları reayaya karşı desteklemiş, zulmetmeleri yahut yetkilerini kötüye kullanmaları hâlinde ise bunun yanlışlığını ortaya koyarak reayanın hakkını savunmuştur. Bununla birlikte özellikle seyfiye sınıfı hakkındaki fetvalarda yöneticilerin reayaya karşı savunulduğu örneklerin daha az olduğu, hukuki ihtilafların daha ziyade onların hukuka aykırı tasarrufları ekseninde meydana geldiği görülmüştür. Çatalcalı Ali Efendi’nin ilmiye sınıfı ile ilgili fetvalarında iftâ makamının yüksek otoritesi kendisini kuvvetle hissettirmektedir. Öyle ki Sultan’ın hukuka uygun emirlerine itaatsizlik eden kişiye şiddetli tazir cezası öngörülürken şeyhülislam fetvasını tanımama/hafife alma fiili doğrudan imanla ilişkili kabul edilmiş ve şeriatın hükmünü reddetme anlamına gelen bu fiilin sahibine tecdid-i iman gerektiği belirtilmiştir. Öte yandan erbâb-ı menâsıb içinden fetvalarda en çok zikredilen zümre kadılardır. Yetkisiz olduğu halde yetkiliymiş gibi davranan, sahip olduğu yetkisini aşan ya da usuldeki eksikliği sebebiyle hatalı kararlar veren kadıların zikredildiği onlarca fetvada şeyhülislam fetvası mahkeme hükmünü bozmuştur, bu da meşîhat makamının bir tür temyiz mercii olduğunu göstermektedir. Bu hususlardan hareketle şeyhülislam fetvasının sadece istişârî bir mahiyette olmayıp çok daha güçlü bir işlevi bulunduğu söylenebilir. Son olarak meşîhat makamının reaya için önemli bir hukuki başvuru mercii olduğu, dinî veya etnik kimliği ne olursa olsun herkesin özgürce bu kapıya giderek haksızlıkları şikâyet edebildiği anlaşılmıştır. Reayanın devleti temsil eden otoritelerle yaşadığı problemler hususunda meşihat kapısı; taşradan merkeze açılmış, son derece itibarlı, herkes tarafından kullanılabilen ve başvurulduğunda etkili bir şekilde sonuç veren hukuki bir kanal niteliğinde olmuştur. Sürekli açık tutulduğu için yerel yöneticilerin yaygın bir şekilde denetimini sağlayan bu kanal, günümüzdeki hızlı iletişim ve ulaşım imkânlarının bulunmadığı, her yere denetleyici gönderilemediği bir dönemde alt düzeydeki idarecileri hukuka uygun davranmaya zorlamış ve adaletin temin edilmesi yolunda önemli bir rol oynamıştır.Keywords : Şeyhülislam, Fetva, Çatalcalı Ali Efendi, Fetâvâ-yı Ali Efendi, erbâb-ı menâsıb, seyfiye sınıfı, ilmiye sınıfı