- Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 61 Issue: 61
- Sadruşşerîa’nın Ta‘dîl Teşebbüsüne Tarihsel Arka Plan Denemesi ve İdrakin Mahiyeti Tartışmaları Üzer...
Sadruşşerîa’nın Ta‘dîl Teşebbüsüne Tarihsel Arka Plan Denemesi ve İdrakin Mahiyeti Tartışmaları Üzerinden Temellendirilmesi
Authors : Güvenç Şensoy
Pages : 27-54
Doi:10.15370/maruifd.1035959
View : 7 | Download : 2
Publication Date : 2021-12-16
Article Type : Research
Abstract :Bu makalenin odağı iki yönlüdür. İlk olarak Sadruşşerîa’nın ta‘dîl teşebbüsü ile amaçladığı şey tarihsel olarak Mâtürîdîlik-Eş‘arîlik ilişkisi açısından incelenmektedir. Bu ilişki Eş‘arîliğin kendi içindeki dönüşümle alakalandırılmıştır. Eş‘arîlik Bâkıllanî ve İbn Fûrek ile sistematik bir yapıya kavuşmuştur. Sonrasında Cüveynî, Gazzâlî ve son olarak Râzî ile geçirmiş olduğu dönüşümlerle Meşşâîlik ile karşılaşmasını tamamlamıştır. Böylece müteahhir dönem olarak isimlendirilen süreç en üst seviyede kendisini göstermiştir. Mâtürîdîlikte ise süreç Eş‘arîlik ile eş zamanlı gerçekleşmemiştir. Mâtürîdîlikte, kurucu imamına atıflar imamın vefatının yaklaşık bir buçuk asır sonrasına denk gelmektedir. Bu farklılık dikkate alınarak söz konusu tarihsel süreç iki ekolün birbiriyle ilişkisi açısından incelenmiş ve Mâtürîdîliğin geçirdiği dönüşüm, Râzî üzerinden Eş‘arîlik ile irtibatlandırılmıştır. Bu açıdan Râzî ile Mâverâünnehir’deki Hanefî âlimler arasında cereyan eden münazaralar ve bu münazaraların sonuçları temele alınarak Mâtürîdîliğin karşılaştığı yeni dile uyumu incelenmiştir. Yeni dilden kastedilen Râzî ile kemale ulaşmış olan felsefi kelâmın dilidir. Râzî’nin oluşturduğu yapıda kelâmın muhatabı bütün olarak nazari/teorik felsefedir. Ziyareti sonucunda Mâtürîdî kelâmcılar arasında bu dile uyum arayışı başlamıştır. Râzî’nin söz konusu münazaralarda galip olmasının onun yalnızca cedeldeki kuvvetiyle açıklanmasının eksik olduğu düşünülmüş ve İbn Sînâ felsefesinden kavram ve içerik olarak istifadesinin onu muhataplarından öne çıkardığı tespiti yapılmıştır. Hanefîlerin bu yeni dile uyum sağlama ihtiyaçları bu şekilde gerekçelendirilmiştir. Mâtürîdîlik içinde bu yeni dilin ilk ve en üst şekillerinden birinin -Şemseddin es-Semerkandî ile birlikte- Sadruşşerîa’da bulunduğu tespit edilmiştir. Bu açıdan makale Sadruşşerîa’nın ta‘dîl teşebbüsü olarak kavramsallaştırdığımız faaliyetini tarihsel olarak söz konusu iki fırka arasındaki ve genel olarak da dini düşünce ile felsefi düşünce arasındaki ilişki üzerine kurmaktadır. Sadruşşerîa’nın girişiminin Mâtürîdîliğin -İbn Sînâ özelinde- felsefi mesâil ve dil ile karşılaşmasını temsil ettiği iddia edilmektedir. Dolayısıyla Sadruşşerîa’nın Mâtürîdîlik içerisindeki konumuna bu açıdan işaret edilecektir. Tabakât türü eserlerde çoğunlukla fıkhi yönü öne çıkarılsa da Sadruşşerîa’nın eserlerinde atıf yaptığı âlimlerin mantık, kelâm, felsefe ve usûl alanlarından âlimler olduğu görülmektedir. Onun ta‘dîl teşebbüsü yalnızca kelâm ilmine has bir teşebbüs değildir. Mantık, usûl, kelâm ve astronomi alanlarındaki eserleri de kendisinden önceki birikimin değerlendirilmesini içermektedir. Çalışmada ta‘dîl olarak tespit edilen değişim yalnızca kelâm ilmindeki faaliyetine özgü bir tespittir. Söz konusu diğer ilimlerdeki amacının ne olduğunun anlaşılması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmanın odak noktalarından ikincisinde ise bu teklif zihnî varlık tartışmaları özelinde temellendirilmektedir. Zihnî varlık meselesi yalnızca ta‘dîl teşebbüsünün ne olduğuna dair teklifimizin kendisi ile temellendirildiği örnek mesele olarak seçilmiştir. Amaç, söz konusu tarafların görüşlerini değerlendirmek değildir. Bundan dolayı konu ayrıntılı olarak ele alınmamış, odak yalnızca el-İşârât’taki idrakin mahiyeti tartışmaları ile kayıtlanmıştır. Sadruşşerîa’nın ta‘dîl ile amaçladığı şeyin yeni dil ve muhataplara uyum olduğu söylenmişti. Onun örnek konu olan zihnî varlık meselesinde İbn Sînâ ve Tûsî’ye yönelik itirazları bu tespiti desteklemektedir. Sadruşşerîa burada İbn Sînâ’nın zihnî varlığa dair tezlerini konu edinmektedir. Ancak bunu yaparken Tûsî ve Râzî şerhlerini de göz önüne almaktadır. Râzî şerhinde İbn Sînâ’nın açıklamalarına itirazlar yöneltirken Tûsî de kendi şerhinde Râzî’nin itirazlarını cevaplandırmaktadır. Tûsî’nin buradaki cevapları genel olarak Meşşâîlik ve özelde ise İbn Sînâ savunusu olarak okunabilir. Sadruşşerîa ise el-İşârât geleneğine bu noktada eklemlenmişçesine Tûsî’nin Râzî’ye yönelik cevaplarının gücünü sorgulamaktadır. el-İşârât şârihlerinden hangisinin haklı olduğu sorusunun ilmî çevrelerde canlılığını koruyan bir mesele olması açısından Sadruşşerîa da kendi yaklaşımını sunmaktadır.Keywords : Sadruşşerîa, Mâtürîdîlik, Kelâm-Felsefe İlişkisi, Mâtürîdiyye-Eş‘ariyye İlişkisi, Zihnî Varlık