- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 8 Issue: 1
- NAHİV USULÜNÜN İKİ KLASİK KAYNAĞI İKTİRÂH VE LUMA‘U’L-EDİLLE’NİN İÇERİK VE YÖNTEM BAKIMINDAN KARŞILA...
NAHİV USULÜNÜN İKİ KLASİK KAYNAĞI İKTİRÂH VE LUMA‘U’L-EDİLLE’NİN İÇERİK VE YÖNTEM BAKIMINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
Authors : Irfan Kaya
Pages : 137-165
Doi:10.46353/k7auifd.869312
View : 10 | Download : 31
Publication Date : 2021-06-30
Article Type : Research
Abstract :Arap dili ile ilgili çalışmalar İslam dünyasının fetihlerle genişlemesi ve farklı milletlerden insanların Müslüman olması neticesinde ortaya çıkan lahn olaylarının yaygınlık kazanmasıyla başlamıştır. Arapçayı sonradan öğrenenlerin Arapça konuşurken ve Kur’ân okurken yaptıkları dil hataları, bu dilin kurallarının belirlenmesi ve zapt altına alınması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda Arap dilinin kurallarını belirlemeye yönelik ilk çalışmaların Hz. Ali’nin hilafeti sırasında Ebu’l-Esved ed-Düelî (ö. 69/688) tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Hicri ikinci asra gelindiğinde ise nahiv çalışmaları genişleyerek sistemleşmiş, gramer tartışmaları ortaya çıkmış, ekoller belirmiş ve hacimli eserler kaleme alınmaya başlanmıştır. Daha sonraları ise üzerine ciltlerle kitaplar yazılan nahiv literatürünü metodolojik ve sistematik bir yaklaşımla ele alma gereği ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu geniş ilmi birikimin, mantıksal bir bakış açısıyla ele alınma ve taramadan geçirilme ihtiyacı doğmuştur. Bu bağlamda metodolojiyle ilgili çalışmalar ortaya çıkmış ve fıkıh usulünün yöntemi benimsenmiştir. Nahiv usulü olarak isimlendirilen bu çalışmalar fıkıh usulü ve mantıktan esinlenerek yürütülmüştür. Hicri dördüncü asırda ilk olarak İbn Cinnî’nin (ö. 392/1002) kaleme aldığı el-Hasâis’te nahiv usulü konuları dağınık da olsa ele alınmış ve bu yeni ilmin metodolojisinin çerçevesi çizilmiştir. Daha sonraları ise nahiv usulü çalışmaları nahiv ilminden ayrı bir ilim olarak kabul edilmiş ve bu konuda müstakil eserler yazılmıştır. Bu bağlamda nahiv usulü alanında telif edilen ilk müstakil eserin Kemâleddin el-Enbârî’ye (ö. 577/1181) ait Luma‘u’l-edille olduğu kabul edilmektedir. Enbârî’den yaklaşık dört asır sonra yaşamış olan Cemâluddîn es-Suyûtî’nin (ö. 911/1505) el-İktirâh fî usuli’n-nahv isimli eseri de bu alanda şöhret bulmuş bir diğer kaynaktır. Suyûtî eserinin mukaddimesinde nahiv usulüne dair ilk müstakil eserin kendisine ait olduğunu belirtmiştir. Ancak kendisinden yaklaşık dört asır önce yaşamış olan Enbârî’nin eserinden alıntılar yapmayı da ihmal etmemiştir. Biz bu çalışmada nahiv usulünün bu iki temel kaynağını içerik ve yöntem bakımından karşılaştırdık. Çalışmada elde ettiğimiz bulgulardan hareketle Enbârî’nin, eserinde nahiv usulünün kaynakları ve bu kaynaklara yaklaşım tarzıyla ilgili kuralları belirlemeye çalıştığını söyleyebiliriz. Suyutî’nin ise eserini daha çok bir derleme şeklinde kaleme aldığını söyleyebiliriz. Zira Suyûtî eserinde sık sık kendisinden önce yazılmış eserlerden iktibaslar yapmıştır. Her iki müellif de nahiv, nahiv usulü, kıyas ve delil gibi birçok kavramın önce tanımı yapmış sonra da bu tanımlardaki incelikleri şerh etmişlerdir. Her iki müellif de nahvin kaynakları konusunu ele almıştır. Enbârî bunları nakil, kıyas ve istishâbu’l-hâl şeklinde sıralarken Suyûtî nakil yerine sema‘ kavramını kullanmış ve bu kaynaklara icma’yı da eklemiştir. Enbârî nakil delilinin içerisinde Kur’ân dışında sadece tevatür derecesine ulaşan Arap kelamını zikretmiş, Hz. Peygamberin hadislerine değinmemiştir. Suyûtî ise Kur’ân-ı Kerim’i bütün kıraatleriyle beraber sahih delil olarak kabul etmiş ve hadisler hakkında belli kıstaslar ortaya koymuştur. İki yazar da kıyası ayrıntılı bir şekilde tanımlayıp taksim etmiştir. Ancak her ikisinin yaptığı taksim birbirinden farklılık arz etmektedir. Enbârî, nahiv tartışmalarının temel meselelerinden biri olan illetin tanımını yapmış ve ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. Suyûtî ise illetin tanımına girmemiş fakat başka eserlerden alıntılar yaparak konuyu detaylı bir şekilde incelemiştir. Yöntem konusunda ise her iki müellifin eserinde klasik nahivci metodundan farklı olarak genel hatlarıyla fıkıh usulü araştırmacılarının ve mantıkçıların yöntemini benimsemiş oldukları söylenebilir. Nitekim öncelikle nahvin kaynakları, ardından bunlardan istidlal yapma sırası ve usulünün işlenmesi, zikri geçen alan araştırmacılarının metodunun benimsendiğini göstermektedir. Bu bağlamda Enbârî’nin eserinde ortaya koyduğu metodoloji kendi alanında bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Her ne kadar kendisinden önce nahiv usulünün konuları değişik eserlerde dağınık bir biçimde ele alınmış olsa da bunları sistematize etme payesi kendisine aittir. Suyûtî’nin eseri ise Enbârî’nin eserinden daha sistemli ve düzenli bir görüntü vermektedir.Keywords : Arap Dili ve Belagatı, Usul, Delil, el-Enbarî, es-Suyûtî