- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 7 Issue: 2
- THE DIACHRONIC ANALYSIS OF INTERACTIVE RELATION BETWEEN ‘URF AND SĪRA ‘UQALĀIYYA IN THE JA‘FARĪ SCHO...
THE DIACHRONIC ANALYSIS OF INTERACTIVE RELATION BETWEEN ‘URF AND SĪRA ‘UQALĀIYYA IN THE JA‘FARĪ SCHOOL OF LAW
Authors : Sumeyra Yakar
Pages : 719-744
Doi:10.46353/k7auifd.793977
View : 10 | Download : 5
Publication Date : 2020-12-31
Article Type : Research
Abstract :Caferi mezhebinde hukuk anlayışı kanuni bir adalet uygulamasından daha ziyade, kaynağını teolojik temellerden ve ahiret inancından alan dini bir uygulama olarak kabul edilmektedir. İnsan toplumunun, her bir bireyin davranışlarının sınırları İslami hükümler tarafından belirlenmediği müddetçe doğru yola ve kurtuluşa ulaşamayacağı anlayışı alimlerin hâkim görüşü olarak diğer alanlarda olduğu gibi Caferi hukuk sisteminde de kendisini göstermektedir. Caferi mezhebince kabul edilen görüşe göre doğru olan dini hüküm ve uygulamalar ise hazreti peygamber ve masum imamlar tarafından inananlara açıklanarak öğretilmiştir. Dini hükümler Allah’ın emirlerine uygunluğuna göre kesinlikle yasaklanmış haram fiiller, yapılması açıkça emredilen vacip/farz fiiller, yapılmasında sakınca olmayan mubah fiiller, yapılması tavsiye edilen mendub/müstehab fiiller ve yapılmasında sakınca olan mekruh fiiller olmak üzere beş temel gruba ayrılır. Fıkhın asıl kaynak ve metotlarıyla geçerli bir hükme ulaşılamaması durumunda, örf ve örfle bağlantılı olan ikincil statüdeki deliller geçerli birer kaynak olarak fıkıh alanında kendini gösterir. Sosyal hayatta karşılaşılan sorunların sınırlandırılmasının imkansızlığına bir yanıt olarak, Caferi alimlerce kullanılan örf ve örfe bağlı deliller alimlerce verilen hükümlerin geçerliliği arttırılmış ve toplum içinde yaygın olan fiillerin fıkıh alanında mubah olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Sorunlu durumların ortaya çıkmasıyla örf veya örfle bağlantılı olarak verilen hükümlerin, örften daha ziyade İslam hukukunun ikincil kaynaklarıyla bağlantı kurularak açıklanması, fıkıhtaki yöntem ve metot eksikliğini gizleme çabası olarak anlaşılabilir. Caferi mezhebinde, örfle bağlantılı delillerin İslam hukuku alanında kullanılması, temel kaynakları Kur’an, sünnet, icmā ve akıl olan itikat yani temel inanç alanı dışındaki sosyal ilişkiler alanını kapsayan muāmalāt ile ilgili konularda kesinlik kazanmıştır. Sosyal alanla ilgili olarak verilen hükümlerin uygulanmasında örf doğrudan bir fıkhi delil olarak kullanılmakta ya da farklı fıkhi delillerin yorumlanmasında yardımcı ve tamamlayıcı bir faktör olarak başvurulan bir kaynak olmaktadır. Zaman ve mekâna göre değişim gösterme imkânı olan konularda, bölgesel faktörlerin yardımıyla çözüme ulaşma imkanının fıkıh tarafından alimlere verilmesi, İslam hukuk hükümlerinde değişmeleri de beraberinde getirmiştir. Hükümlerde meydana gelen değişim alimlerin mezhep içi görüşlere ve temel kaynak olarak kabul edilen eserlere yaklaşımlarına göre farklılık göstermektedir. İslam hukuku tarafından genel çerçevesi çizilen konularda değişim gösteren faktörlerin hüküm üzerindeki etkisi, çözüm dinin temel prensipleriyle aykırılık göstermediği sürece kabul görmektedir. Fıkıh alanında hüküm vermek için kullanılacak delillerin şartlarıyla birlikte ayrıntılı olarak açıklanması, hakkında net hüküm bulunmayan konuların çözümünde temel prensipleri belirler. Caferi mezhebinin kuruluş devrinde ve ilk dönemlerinde, alimler bölgesel ve zamansal faktörleri içeren örfe doğrudan başvurma yöntemini benimserken, sonraki dönemlerde ve günümüz Caferi fıkhında alimler örfe doğrudan atıf yapmaktan çekinmişlerdir. Bu yaklaşımın benimsenmesine ek olarak, değişime açık problemlerin çözümünde başvurulan ikincil delillerin yorumlanması için örfle uyum gösteren bir fıkıh metodolojisi benimsenmiştir. Caferi mezhebinde kullanılan icmā‘, ‘aql, maṣlaḥa, aṣl al-barā’a, istiṣlāh, istiṣḥāb, sīra ‘uqalā’iyya, veya sīra mutasharri‘a gibi fıkıh metodolojisinde kullanılan delillerin tanımı ve kullanımı zaman içerisinde değişiklik göstermiş ve bu farklı kullanım metotları karşılaşılan sorunlar için verilen hükümlerin delillerinin açıklanmasında belirginleşmiştir. Bu fıkıh delilleri arasında özellikle sīra ‘uqalā’iyya prensibinin son zamanlarda Caferi alimler tarafından fıkhi bir delil olarak sıklıkla kullanılması, bu delile fıkıh alanında prestijli bir konum kazandırmış ve bu prensibin geçerlilik alanını mezhep metodolojisinde genişletmiştir. Fıkhi bir terim olarak sīra ‘uqalā’iyya toplum içerisinde görüşleri kabul edilen, söz sahibi, sağduyulu, liyakat vasfını barındıran kimselerin onay vermesi veya uygulaması sonucunda bir fiilin bir pratiğin toplumda yaygınlık kazanarak benimsenmesidir. Caferi mezhebinde sīra ‘uqalā’iyya prensibinin fıkhi bir delil olarak kabul edilmesinin temelinde, toplumda yaygınlaşan uygulamaların temelinde mezhebin dördüncü temel delili olan aklın bulunduğu ve akla dayanan fiillerin liyakatli insanlarca tekrarlanmasının bu uygulamalara fıkhi olarak geçerlilik kazandıracağı anlayışı hakimdir. Bu ön kabule birlikte, sīra ‘uqalā’iyya bölgenin yerel koşullarına önem vererek hem teori hem pratik alanlarda kullanılabilen yasal bir denetleme mekanizması olarak mezhep içerisindeki fıkhi geçerliliğini artırmıştır.Keywords : İslam hukuku, Caferi mezhebi, Akla Dayalı Çıkarım, İran, örf