- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 7 Issue: 1
- CÂHİLİYEDEN ENDÜLÜS’ÜN YIKILIŞINA KADAR ARAP EDEBİYATINDA ŞEHİR MERSİYELERİ
CÂHİLİYEDEN ENDÜLÜS’ÜN YIKILIŞINA KADAR ARAP EDEBİYATINDA ŞEHİR MERSİYELERİ
Authors : Yakup Göçemen
Pages : 277-320
Doi:10.46353/k7auifd.691213
View : 8 | Download : 3
Publication Date : 2020-06-29
Article Type : Research
Abstract :Arap şiiri, ait olduğu toplumun fikir yapısı, düşünceleri, değerleri, duyguları ve yaşam tarzlarını sonraki dönemlere aktarması açısından oldukça büyük bir önemi haizdir. Şüphesiz Arap şiirinin en önemli ve en yaygın türlerinden birisi de mersiyelerdir. Mersiyenin pek çok tanımı yapılmış olmakla birlikte, "ölülere yapılan medih” şeklinde ifade edilen tanımı, bu tanımlar içerisinde en sade ancak içeriğini en net yansıtanıdır. Arap şiiri, farklı dönemlerdeki sosyal ve siyâsî dinamiklere bağlı olarak değişiklik ve yenilikler yaşamıştır. Arap edebiyat tarihçilerince dört döneme ayrılan Abbâsîlerin özellikle ilk dönemi, Arapların hayatında siyasî, sosyal, kültürel vb. pek çok alanda yenilik ve gelişmelerin açıkça görüldüğü bir süreçtir. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi anlam, içerik, şekil ve tür açısından şiirde de gözle görülür değişiklikler yaşanmıştır. Mersiye şiiri, bu değişikliklerden nasibini almıştır. Önceki dönemlerde klasik Arap şiirinin çok parçalı yapısı içerisinde örnekleri görülen şehir mersiyeleri, bu dönemde müstakil bir tür olarak Arap şiirinde kendine yer edinmiştir. Nitekim medeniyetin bir yansıması olan şehirlere yakılan ağıt örneklerine, hayatlarını çöllerde göçebe olarak sürdüren câhiliye Araplarının şiirlerinde sık rastlanmamaktadır. Klasik Arap kasidesinin girizgâhını oluşturan kalıntılar üzerinde durarak maziyi ve göçüp giden sevgilinin hatıralarını anmayı ifade eden "el-vukûf ‘ala’l-atlâl”, bazı edebiyat eleştirmenleri tarafından bir yerin yakılıp yıkılarak talan edilmesini dile getiren bu duygu selinin en erken örneklerinden biri olarak görülmüştür. Şehir mersiyelerinin ortaya çıkmasındaki en büyük etkenler, toplum yaşantısının kırsal kesimlerden şehir merkezine doğru yönelmesi sonucunda şehirle sakinleri arasında güçlü bir bağın oluşması ve şehrin insanların gönüllerinde bir benlik kazanmasıdır. Bu dönemde bir yandan yönetimdeki farklı odaklar ve değer yandan toplumun farklı dinamikleri arasında yaşanan mücadeleler neticesinde şehirler yıkıma uğrayarak felaket yaşamışlardır. Bu durumdan dolayı hüzünlenen şairler, çok değer verdikleri birini kaybetmişçesine aidiyet hissettikleri ve gönül bağıyla bağlandıkları şehirlere bir vefa borcu olarak mersiyeler yazmışlardır. Abbâsîler döneminde Bağdat ve Basra, uğruna bu türün en meşhur örneklerinin yazıldığı şehirlerdir. Bu dönemde ‘Amr el-Varrâk ve İshâk el-Hureymî’nin, Halife Hârûn er-Reşîd’in oğul- ları el-Emîn ve el-Me’mûn arasındaki iktidar mücadelesinde büyük yaralar alan Bağdat’a yazdıkları mersiyeler ve İbnu’r-Rûmî’nin Zenc isyanında felaketi yaşayan Basra’ya yazdığı mersiye, türün en meşhur örnekleri arasında gösterilmektedir. Şehir mersiyeleri, sadece şehirlerin maruz kaldığı yıkım ve felaketler sebebiyle söylenmemiştir. Keza Abbâsî Devleti’nin siyasî ve askerî yönden etkisiz olduğu dönemlerde kurulan Tolunoğulları ve Fâtımîler gibi devletlerin yıkılması neticesinde bu türe ait örnekler yazılmıştır. Öte yandan Haçlı seferlerinde yakılan ve yıkılan Kudüs ve Şam diyarındaki diğer birçok şehre ve XIII. yüzyılda Abbâsî Devleti’ne son veren Moğol istilasıyla adeta yerle bir olan Şam ve Bağdat gibi İslâmiyet’in ilim ve medeniyet merkezlerine mersiyeler söylenmiştir. Müstakil bir tür olarak Doğu Arap âleminde başlayan şehir mersiyeleri, siyasî istikrarsızlıkların daha geniş çapta ve daha sık yaşandığı Endülüs’te gelişerek zirvesine ulaşmıştır. Hâkimiyet mücadelesinden kaynaklanan siyâsî çalkantılar, Doğu Arap dünyasına göre güç ve otorite dengelerinde değişimlerin daha sık yaşanmasına yol açmıştır. İç ve dış kulvarlarda oldukça üst seviyelerde seyreden mücadeleler, şehirlerin sık sık büyük çaplı yıkımlar yaşamasına yol açmıştır. Endülüs’te şehir mersiye örneklerinin ortaya çıkmasındaki ilk neden, Berberî fitnesiyle yakılıp yıkılmaya maruz kalan Cordoba’nın yaşadığı felakettir. Müslümanların Endülüs’ü kaybetmelerinin fiili başlangıç noktası kabul edilen ve domino etkisi yaratarak İber Yarımadası’ndaki İslâm şehirlerinin birer birer düşmesine yol açan bu hadiseden sonra, şairler kaybedilen şehirleri mersiyelerle yâd etmişlerdir. Kurtuba’dan (Cordoba) sonra kaybedilen Berbeşter (Barbastro), Tuleytule (Toledo), Belensiye (Valencia), Ceyyân (Jaen) ve İşbîliyye (Sevilla) gibi şehirler, Hristiyanların eline geçtikten sonra hüzün dolu mersiyelerle anılan şehirlerdir. Endülüslü şairler, sadece Endülüs’te kaybedilen beldelere mersiye yazmamışlardır. Gerek Kayrevân ve Marakeş gibi Kuzey Afrika’da, gerekse Sicilya adası gibi Güneydoğu Avrupa’da kaybedilen topraklara da mersiyeler yazarak, kalplerini dolduran hüznü dile getirmeye çalışmışlardır. Neredeyse Endülüs’te kaybedilen her bir şehre mersiye yazılmakla birlikte, Endülüs’ün tümüyle kaybedilmesi üzerine yazılan mersiyeler, okuyucuda daha çok ilgi uyandırmış ve daha derin izler bırakmıştır.Keywords : Arap Dili Belağatı, Şiir, Mersiye, Şehir Mersiyesi, Hüzün