- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 7 Issue: 1
- AŞERE-İ MÜBEŞŞERE DIŞINDA CENNETLE MÜJDELENEN BAZI SAHÂBÎLER
AŞERE-İ MÜBEŞŞERE DIŞINDA CENNETLE MÜJDELENEN BAZI SAHÂBÎLER
Authors : Abdulvehhab Gözün
Pages : 243-275
Doi:10.46353/k7auifd.672168
View : 10 | Download : 8
Publication Date : 2020-06-29
Article Type : Research
Abstract :İslâm dinine göre tüm insanlar ve cinler Allah’a (c.c.) kulluk yapmak için yaratılmışlardır ve aynı gaye için yaratılan diğer varlıklardan farklı olarak yeterli düzeyde akıl ve irade sahibi oldukları için bu hususta sınava tabi tutulmaktadırlar. Her imtihanda olduğu gibi kulluk sınavında da kazananların ve kaybedenlerin bulunması, kazananların ödüllendirilmesi kaybedenlerin ise cezalandırılması tabii bir durumdur. Ancak kimlerin bu sınavda başarılı oldukları için cennetle mükâfatlandırılacağı; kimlerin de kaybettiği için cezaya müstehak olacakları insanlar açısından bu hayatta gaybî bir meseledir. Tüm gaybî konularda olduğu gibi bu hususta da tek bilgi kaynağı vahiydir. Öncelikle vahyin son muhatabı olan Hz. Peygamber’e (s.a.v.) indirilen Kur’an’a bakıldığında daha çok imân ve sâlih amel gibi cennete girmenin koşullarını yerine getirenlerin cennet ödülünü hak edecekleri dile getirilmektedir. Ancak peygamberlerin dışında spesifik olarak kimlerin bu şartları yerine getirdikleri için cennete gireceklerinin müjdelenmesine gelince sadece ilk mühâcirler ve ensâr gibi bazı insan topluluklarının cennetle müjdelendikleri görülmektedir. İsmi açıkça zikredilerek bu müjdeye nail olduğu dile getirilen herhangi bir şahıs bulunmamaktadır. Sünnet’in taşıyıcı olan hadislere bakıldığında ise Kur’an’ın üslûbuna benzer şekilde genellikle şartlarını haiz olanların cennete gireceklerine yahut Rıdvân bey‘atına katılanlar gibi bazı kesimlerin bu müjdeye ulaştıklarına dair ifadeler ön plana çıkmaktadır. Ancak Kur’an’dan farklı olarak Sünnet’te sahâbeden bazılarının şahsî olarak bu hayatta cennetle müjdelendikleri yahut vefatlarının ardından cennete gireceklerinin haber verildiği de görülmektedir. Sahâbeden kimlerin bu müjdeye nail oldukları meselesine gelince hem İslâmî disiplinlerin temel kaynaklarında yer alan bilgilere göre hem de Müslümanların çoğunluğu arasında yaygın olan kanaate göre bu kişiler öncelikle Aşere-i Mübeşşere olarak bilinen şu on kişidir: Ebû Bekir Abdullah b. Ebû Kuhâfe (öl. 13/634), Ömer b. el-Hattâb (öl. 23/644), Osman b. Affân (öl. 35/656), Ali b. Ebû Tâlib (öl. 40/661), Talha b. Ubeydullah (öl. 36/656), Zübeyr b. Avvâm (öl. 36/656), Abdurrahman b. Avf (öl. 32/652), Sa‘d b. Ebû Vakkâs (öl. 55/675), Saîd b. Zeyd (öl. 51/671), Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh (öl. 18/639). Bu on kişinin cennetle müjdelendikleri meşhur olmakla birlikte sadece bunların bu fazilete sahip olup başkalarının dünyada bu müjdeye nail olmadıklarını söylemek mümkün değildir. Zira temel hadis kaynaklarına bakıldığında bu on kişinin dışında da sahâbeden cennetle müjdelenenlerin bulunduğu görülmektedir. Böyle olmakla birlikte akâid kitaplarına konu olacak kadar ve özel bir isimle kavramsallaşacak düzeyde zikredilen on kişinin bu hususta ön plana çıkmasının belli başlı birtakım nedenleri olduğu muhakkaktır. Bu vesileyle yapılan bu araştırmanın temel iki amacı bulunmaktadır. Birincisi; ilgili rivayetlere bakıldığında Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından dünyada cennetle müjdelenen sahâbîlerin sayısının ondan fazla olmasıyla beraber zikredilen on kişinin bu konuda şöhrete kavuşmasının arka planını ortaya koymaktır. İkincisi ise; mezkûr on sahâbî dışında kimlerin bu müjdeye nail olduklarını temel hadis kaynakları üzerinden tespit etmektir. Birinci gayeyle yapılan araştırmalara göre başta hadis şârihleri olmak üzere âlimlerin bu husustaki değerlendirmelerine bakıldığında bunun öncelikli nedeni, başta Ebû Dâvûd ve Tirmizî olmak üzere bazı hadis âlimlerinin naklettiği sahîh bir rivayette, zikredilen şahısların tek seferde topluca Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından cennetle müjdelenmeleridir. Bir diğer nedenin de dört büyük halife başta olmak üzere bu on kişinin sahâbe içerisinde diğerlerine göre daha tanınmış olmaları olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca faziletlerine dair vârid olan menâkıb türü bazı rivayetlerden ötürü en doğrusunu Allah’ın (c.c.) bilmesiyle beraber diğer sahâbîlerden daha üstün olduklarının Müslümanların çoğunluğu tarafından hüsnü zan kabîlinden kabul görmesi de mezkûr şöhretin bir başka sebebi olarak zikredilebilir. Son olarak Şî‘a’nın Aşere-i Mübeşşere’nin çoğuna karşı takındığı olumsuz tutumlarına Ehli Sünnet’in savunma refleksiyle verdiği tepkinin de zikredilen on sahâbînin bu şöhrete sahip olmalarında bir rolünün olduğunu söylemek uzak olmasa gerektir. İkinci amaçla temel hadis kaynakları üzerinden yapılan araştırmalara göre ise zikredilen on kişinin dışında erkeklerden yirmi yedi kişi, kadınlardan da yedi kişi olmak üzere toplam otuz dört sahâbînin daha ilgili rivâyetlere göre ya henüz hayatta iken ya da vefatından sonra cennete girmeyi hak ettiğinin Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından açıkça haber verildiği tespit edilmiştir. Ancak yine de bu sayının kesin bir rakam olduğu söylenemez.Keywords : Hadîs, Peygamber, Sahâbe, Aşere-i mübeşşere, Cennetle müjdelenenler