- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Vol: 7 Issue: 1
- ENDÜLÜSLÜ ŞAİR İBN ‘ABDİRABBİH VE ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
ENDÜLÜSLÜ ŞAİR İBN ‘ABDİRABBİH VE ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
Authors : Zeynep Özkanli
Pages : 669-694
Doi:10.46353/k7auifd.628355
View : 12 | Download : 8
Publication Date : 2020-06-29
Article Type : Research
Abstract :Avrupa kıtasının Güneybatısında yer alan ve günümüzde İspanya ve Portekiz devletlerinin bulunduğu İber yarımadası Endülüs adı ile bilinmektedir. Endülüs isminin anlamı ve bu bölgeye veriliş sebebi hakkında farklı görüşler mevcuttur. Bunlardan ilki bu ismin Hz. Nûh’un torunu Endülüs bin Tûbâl bin Yâfes bin Nûh’dan geldiği yönündedir. Bu görüşe göre Hz. Nûh’un torunu Endülüs, İberya yarımadasına yerleşen ilk insandır. Dolayısıyla bu bölgeye Endülüs bin Tûbâl bin Yâfes ismine atfen ‘Endülüs’ adı verilmiştir. İkinci görüş ise Doğu Cermen kavimlerinden olan Vandalların yaşadığı bölgeye Endülüs isminin verildiği yönündedir. Almanya’nın doğusunda Vistül ve Oder nehirleri arasında yaşayan Vandallar, V. yüzyılın başlarında Kuzeyden Güneye göç ederek Cebel-i Târık Boğazı’na kadar gelmişler ve buradan Afrika’ya geçmişlerdir. Kuzey Afrikalılar Vandalların geldiği İber Yarımadasının güneyine bu ismi vermişlerdir. Arap komutan Târık b. Ziyâd (ö.102/720)’ın İspanya’yı fethinden sonra Cebel-i Târık’tan Pirene dağlarına kadar uzanan bölgenin tamamına Endülüs adı verilmiştir. Gırnata (Gıranada), İşbiliyye (Sevilla), Ceyyân (Jaén), Kurtuba (Cortoba) v.b. gibi vilayetleri kapsayan Endülüs ismi zamanla farklı milletler tarafından yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir. İspanya’nın Emevî halifesi Velîd b. Abdilmelik (ö.96/715) zamanında, Müslümanlar tarafından fethinin ardından bölgede Müslüman Endülüs Devleti kurulmuştur. Abdurrahmân ed-Dâhil (ö.172/788) döneminde siyasi olarak istikrarın sağlanması ile birlikte bu bölgede kültürel faaliyetler de gerçekleştirilmiştir. Bu dönem dikkat çeken kültürel faaliyetlerden biri Endülüslü Araplar tarafından başlatılan çeviri hareketidir. Bu faaliyetler kapsamında Endülüslü Araplar eski Yunan tıp ve felsefesine ait eserleri kendi dillerine çevirmiş ve bu tercümelere pek kıymetli şerhlerini de eklemişlerdir. Bölgedeki ilmi faaliyetler çok geçmeden Batı Avrupa’nın ilgisinin Arap coğrafyasına ve Arap diline kaymasına sebep olmuştur. Bunun neticesinde ise Müslüman Endülüs Devleti eski Yunan kaynaklarının Batı Avrupalı araştırmacılara ulaşmasını sağlayan bir köprü haline gelmiştir. Ayrıca bu dönemde edebiyatta özellikle de şiir türünde birtakım yenilikler meydana gelmiştir. Ancak şiir türündeki yenilikler birdenbire değil eski Arap şiirinin taklidi, eski Arap şiirinin yeniden inşası ve taklitten uzak özgün şiir dönemlerini kapsayan uzun bir süreç içerisinde zamanla teşekkül etmiştir. Doğu’yu taklit dönemi olarak da nitelendirilebilen eski Arap şiirinin taklit edildiği "klasik dönem” şairleri hem içerik hem de yapı olarak klasik kaside formatında şiirler yazmışlardır. VIII. yüzyıla karşılık gelen bu dönem şairleri arasında Endülüs Emevî devletinin kurucusu Abdurrahmân ed-Dâhil, Ebu’l-Muhaşşâ (ö.206/821[?]), Hakem b. Hişâm (ö.961/979) ve Abbâs b. Nâsih (ö.238/853) gibi isimleri saymak mümkündür. Ancak miladi IX. yüzyıla gelindiğinde Doğu’yu taklitten kurtulabilen Endülüslü şairler yeni ve özgün şiir türleri ortaya koyabilmiştir. İlk kez Endülüs’te ortaya çıkan ve bestelenmek için yazılan muvaşşaha türü de bu kapsamdadır. Edebî bir tür olarak ilk kez Mukaddem b. Mu’âfâ el-Kabrî (ö.299/912) tarafından ortaya konduğu iddia edilen muvaşşahalar, klasik Arap kasidesinde de işlenilen gazel, tasvir ve ḫamriyât gibi konuları içerir. Her ne kadar konu bakımından Cahiliye şiirleri ile benzerlik gösterse de biçimsel olarak yani vezin ve kafiye düzeni bakımından klasik kasideden oldukça farklıdır. X. yüzyılın ilk çeyreğinde Endülüslü Arap şairleri tarafından klasik dönem Arap şiirlerinin yeniden taklit edilmeye başlandığı görülür. Bu "taklit hareketi” cahiliye döneminde inşâd edilen şiirler ile sınırlı kalmayıp Arap edebiyatının şiir ve nesir türlerinde zirveye ulaştığı Abbasi dönemi şiirlerini de kapsar. İbn Hâni (ö.362/983), İbn Şüheyd (ö.426/1035) ve İbn Derrâc (ö.421/1030) ve çalışmaya konu olan İbn ‘Abdirabbih (ö. 328/940) gibi şairlerin temsil ettikleri bu döneme "neo-klasik” dönem adı verilir. XI. yüzyıl şairleri Doğu’yu yani klasik Arap şiirini biçim ve içerik açısından taklit etmenin yanı sıra Endülüs’ün doğal güzelliklerini de tasvir etmişlerdir. Buna ek olarak şiire üslup ve konu bakımından birtakım yenilikler getirmişlerdir. Taklitten kurtulma dönemi olarak da adlandırılabilen bu dönem şairleri arasında İbn Zeydûn (ö.463/1071) ve İbn ‘Ammâr (ö.479/1086) gibi isimler zikredilebilir. XII. yüzyıl ile birlikte Endülüslü Arap şairler klasik tarzın hâkim olduğu üsluptan uzaklaşarak müzikal tonun hissedildiği, ahenkli, basit ve anlaşılır lafızlar içeren kendilerine has üsluplar ve içerikler geliştirmişlerdir. Bu şairler arasında İbn Abdûn (ö.529/1134), İbn Hafâce (ö.533/1139), İbn Bakî (ö.540/1145) gibi dönemin önde gelen isimleri sayılabilir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere İbn ‘Abdirabbih, neo-klasik dönem yani Doğu’yu taklit dönemi şairlerindendir.Keywords : Arap Edebiyatı, Endülüs Edebiyatı, Şiir, Endülüs Şiiri, İbn Abdirabbih