Erken Dönem Gûlat-ı Şîa’nın Âyetleri Te’vîlinde Fârisî Etki
Authors : Hüseyin ZAMUR
Pages : 132-154
Doi:10.30623/hij.1190200
View : 165 | Download : 56
Publication Date : 2023-06-19
Article Type : Research Article
Abstract :Hz. Peygamber’in vefatının ardından ortaya çıkan olaylar neticesinde hilafet, büyük günah vb. konularda tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmalar, süreç içerisinde Müslümanlar arasında siyasî ve itikâdî fırkaların oluşmasına neden olmuştur. Her akım, kendi dava veya iddiasının doğruluğunu ispatlamak için Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerden referanslar bulmaya çalışmıştır. Fırka mensupları, istedikleri delilleri bulamadıklarında mezhebî saikle ya Kur’ân’daki bazı âyetleri kendi düşüncelerine uygun bir biçimde te’vîl etme yoluna gitmiş ya da bu doğrultuda rivayetler inşa etmeye çalışmışlardır. Bu tür faaliyetlere girişenlerin başında erken dönemde ortaya çıkan aşırı Şiî (Gulât-ı Şia) fırkalar gelmektedir. Kur’an ayetlerini te’vil etmede ilk aşırı örneklerin erken dönem aşırı Şiî fırkalar tarafından ortaya konduğu söylenebilir. Bu fırkaların ortaya koydukları aşırı te’vîl daha sonra İslâm kültüründe derin bir iz bırakan bâtınî te’vîl metodunun ilk nüvelerini oluşturmuştur. Aşırı te’vîl, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin siyak ve sibakının göz ardı edilmesine, âyetlerin asıl vermek istediği anlamın ortadan kalkmasına ve âyetlerin indî yorumlarla tefsir edilmesine yol açmıştır. Erken dönemde yapılan te’vîller, daha sonra özellikle İsmâiliye fırkası ve İmâmiyye Şîa’sı tarafından yapılan te’vîllerin arka planını ve Şiî tefsirlerde var olan aşırı te’vîllerin kaynağını göstermektedir. Böylece erken dönemdeki aşırı te’vîllerin bilinmesi daha sonra İmâmiyye Şîa’sındaki te’vîllerin de anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Bu da ilk dönemde yapılan aşırı tevilleri önemli hale getirmektedir. Erken dönemde ortaya çıkan te’vîller daha çok aşırı Şiî fırkalar tarafından ortaya konulduğundan bu fırkalar çalışma konusu edilmiş, onlar tarafından savunulan görüşler ve bu görüşler doğrultusunda te’vîl edilen âyetler ele alınmıştır. Çalışmada, erken dönemde söz konusu fırkalar tarafından yapılan te’vîller ve bu te’vîllerin arka planında yatan inançlar etraflıca ele alınmaya gayret edilmiştir. Çalışmada siyasi çatışmalara ve bu çatışmaların etkilerine değinilmeden ancak siyasetin etkisi de göz önünde bulundurularak daha çok dinî ve kültürel etki üzerinden Hz. Peygamber sonrasından hicrî 2. yüzyılın ortalarına kadar ortaya çıkan te\'vîller objektif bir biçimde ele alınmaya çalışılmıştır. Bu yüzden öncelikle makalenin ana temasını oluşturan te’vîl kelimesi incelenmiş ve bu kelimenin İslâm öncesi uygulamalarına değinilmiştir. Akabinde Hz. Peygamber’den tabiûn dönemine kadarki süreçte ve Kur’ân-ı Kerîm’de bu kelimenin kullanış biçimleri ve ilk te’vîl örnekleri ele alınmıştır. Ardından aşırı Şiî fırkalar ve bu fırkaların öncüleri sayılan şahsiyetler ele alınmıştır. Böylece bu fırkaların ortaya çıktığı bölgeler ve bu fırka önderleri ile mensuplarının daha önce sahip oldukları inançların yapılan ilk aşırı te’vîllerin üzerindeki etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Çünkü fırka liderlerinin bilgi düzeyi, yetiştiği toplum ile kültürü ile fırkanın ortaya çıktığı coğrafya arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu da fırkaların düşünsel arka planı hakkında bilgi vermektedir. Daha sonra fırkaların kronolojik sırası göz önünde bulundurularak aşırı Şiî fırkalar tarafından te’vîl edilen âyetler aktarılmış ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmada erken dönemde aşırı Şiî fırkalar tarafından Kur’ân-ı Kerîm’in aşırı yorumlar ile te’vîl edilmesinin arka planında Yahudi ve Hristiyanlığın etkisinden çok Fars kültürü havzasında ortaya çıkan Maniheizm dini ile Mazdekilik gibi dînî hareketlerin etkisinden bahsetmenin daha doğru olacağı kanaatine vardık. Nitekim erken dönem aşırı te’vîllerin Emevî iktidarının veya Haricilerin egemen olduğu bölgelerde değil de erken dönem Şiî fırkaların yeşerdiği bölgelerde ortaya çıkması ve bu bölgelerde Fârisî mezheplerin etkisinin var olması bunu göstermektedir. İslâm kültüründe aşırı düşünce ortaya koyanların veya aşırı te’vîlde bulunanların zındıklıkla suçlanması da te’vîl anlayışının asıl kaynağının kadim Fârisî dinler ve fırkalar olduğunun bir başka göstergesidir. Nitekim Zend kelimesinin "Avesta’nın te’vîli” anlamında kullanılmış olması yine Avesta’yı zahirine aykırı bir şekilde te’vîl edenlere de zendî denilmesi bu söylediklerimizi desteklemektedir. Bu yönüyle Zındık kelimesi ise (زَنْدِ كِرَاي) sözcüğünden türetilen Arapçalaşmış bir kelime olarak kabul edilmiştir.Keywords : Tefsir, Te’vîl, Şîa, Mazdeizm, Maniheizm, Fırka, Gulât