- Harran İlahiyat Dergisi
- Issue: 49
- Klasik Arap Belâgatinde İstiâre Tartışmaları: Sekkâkî ve Kazvînî Örneği
Klasik Arap Belâgatinde İstiâre Tartışmaları: Sekkâkî ve Kazvînî Örneği
Authors : Süleyman CAN
Pages : 1-18
Doi:10.30623/hij.1153182
View : 78 | Download : 46
Publication Date : 2023-06-19
Article Type : Research Article
Abstract :İslâm tarihinde Kur’an-ı Kerim’in tefsiri ve daha iyi anlaşılması için Hz. Peygamber’den (a.s.) hemen sonra dil çalışmaları başlamış, bu süreçte belâgat ve belâgatın yan dallarıyla ilgili bilimler ortaya çıkmıştır. Hicrî beşinci asırda Abdülkâhir el-Curcânî’nin (öl. 471/1078) belâgatla İlgili eserlerini yazmasıyla belâgat ilmi müstakil bir ilim olmuştur. Curcânî’nin ardından Sekkâkî (öl. 626/1229), Miftâḥu’l-‘ulûm adlı eseriyle belâgat alanında yeni tanım ve düzenlemeler yapmıştır. Arap diliyle ilgili bilimleri felsefe ve mantıkla birleştirdiği söylense de Sekkâkî, Arap asıllı olmaması gibi birtakım sebeplerle üslubunun acem üslubu olması yönünde eleştirilere maruz kalmıştır. Sekkâkî’nin ölümünden kırk sene sonra dünyaya gelen Kazvînî (öl. 626/1229) ise önce Telḫīṣü’l-miftâḥ, daha sonra da el-Îḍāḥ adlı eserlerini yazmış; Miftâḥu’l-‘ulûm’da eksik gördüklerini tamamlamış ve hatalı gördüklerini de tashih etmiştir. Arap dili ve belagatı alanının dışında da birçok eser yazan Kazvînî, Telḫīṣü’l-miftâḥ ve el-Îḍāḥ’ta içerik ve yöntem konusunda genellikle Sekkâkî’yi takip etmiştir. Bununla beraber meânî ve beyan ilmiyle ilgili tasnif, tanım ve başlıklandırma gibi konularda yenilikler yapmıştır. Bu araştırma, farklı belâgat âlimlerinin görüşlerine de başvurarak Sekkâkî ve Kazvînî’nin istiâre konusuyla ilgili ihtilaf sebeplerini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın konusu, öncelikle beyan ilminin konuları olan hakikat-ı lugaviyye ve mecaz-ı lugavînin tanımları ile ilgili Sekkâkî ve Kazvînî’nin farklı görüşleridir. Sonra, mecazın kısımlarından olan istiâre, istiâre-i tahyîliyye ve istiâre-i tebe‘iyye konularında Kazvînî’nin Sekkâkî’ye yönelttiği eleştirilerdir. Daha sonra da Sekkâkî ve Kazvînî’yi takip eden belâgat âlimlerinin görüşlerine yer verilerek onların bu iki âlimi tercih etme sebeplerinin ortaya konulmasıdır. Çalışmada, önce Sekkâkî’nin ve Kazvînî’nin kitaplarındaki konuyla ilgili bölümler incelenmiş daha sonra da bu iki âlimle aynı fikirde olan farklı belâgat âlimlerinin görüşleri araştırılmıştır. Araştırmada, Kazvînî’nin belâgat alanında Sekkâkî’ye yaptığı itirazların tamamı değil de beyân ilmiyle ilgili bazı konulardaki itirazları ele alınmıştır. Kazvînî’nin el-Îḍāḥ kitabında, Sekkâkî’nin Miftâḥu’l-‘ulûm’una birçok konuda itirazının bulunduğu ancak bu itirazlar içinde en çok yer tutan konunun mecazın kısımlarından birisi olan istiâre ve istiâre türleri olduğu fark edilmektedir. Kazvînî, beyân ilmi konularından olan hakikat-ı lugaviyyenin tanımında Sekkâkî’ye iki yerde itiraz etmiştir. O, Sekkâkî’nin tanıma koyduğu bazı ifadelerin gereksiz olduğunu; tanıma koymadığı bir kısım ifadelerin ise eksiklik olduğunu söylemiş ve itiraz gerekçelerini dile getirmiştir. Bu konuda hem Sekkâkî hem de Kazvînî’nin görüşleri, kendileriyle aynı fikirde olan belâgat âlimlerinin görüşleriyle beraber değerlendirilmiştir. Daha sonra mecaz-ı lugavînin tanımı aynı şekilde incelenmiş, iki âlimin görüşleri ve gerekçeleri ele alınmıştır. Kazvînî, mecaz-ı lugavî’nin tanımında da iki yerde itirazda bulunmuştur. O, Sekkâkî’nin tanımındaki bir ifadenin anlamsız olduğunu söylerken kendi tanımında yazılı olan başka bir ifadenin Sekkâkî’nin tanımında bulunmayışını ise kusur olarak görmüştür. Kazvînî’nin bu iki tanımdaki itirazlarının istiâre ile ilgili olduğu görülmektedir. Bu iki tanımdan sonra genel olarak istiâre, özel olarak da istiâre türleri olan istiâre-i tahyîliyye ve istiâre-i tebe‘iyye hakkında Kazvînî tarafından Sekkâkî’ye itirazlar ileri sürülmüştür. Bu itirazların sebep ve gerekçeleri birçok âlim tarafından izah edilmiştir. İstiârenin bir mecaz türü olması konusunda genel bir ittifak olsa da istiârenin mecazın hangi kısmından olduğu konusunda ihtilaf olduğu görülmüştür. İstiârenin mecaz-ı lügavî mi yoksa mecaz-ı aklî mi olduğu konusunda iki farklı görüş ileri sürülmüştür. Sekkâkî, istiârenin mecaz-ı lugavî olduğunu savunurken Kazvînî ise mecaz-ı aklî olduğunu iddia etmiştir. İstiâre-i tahyîliyyedeki ihtilâf da aynı şekilde Sekkâkî’nin istiâreyi, mecaz-ı lugavî kabul ederken Kazvînî’nin ise mecaz-ı aklî sayması çerçevesinde olmuştur. Sekkâkî ve Kazînî’nin İstiâre-i tebe‘iyyede hakkındaki açıklamaları dikkate alındığında Sekkâkî’ye göre istiâre-i tebe‘iyye ve istiâre-i mekniyye aynıdır. Kazvînî ise istiâre-i mekniyyenin istiâre-i tebeiyyeye karine olduğunu söylemektedir. İstiâre konusundaki bu ihtilafın en önemli sebebi Sekkâkî’nin istiâreyi mecaz-ı lugavî olarak görmesi, Kazvînî’nin de bu görüşü reddederek istiârenin mecaz-ı aklî olduğunu iddia etmesidir.Keywords : Arap Dili ve Belâgati, Sekkâkî, Kazvînî, Miftâḥu’l-ulûm, el-Îḍâḥ, İstiâre