- Harran İlahiyat Dergisi
- Issue: 49
- İbnü'l-Fârız’ın Huve’l-hubbu Kasidesi Üzerine Şârihlerin Getirdiği Yorumlara Dair Bir İnceleme...
İbnü'l-Fârız’ın Huve’l-hubbu Kasidesi Üzerine Şârihlerin Getirdiği Yorumlara Dair Bir İnceleme
Authors : Adnan ARSLAN
Pages : 19-33
Doi:10.30623/hij.1119817
View : 57 | Download : 65
Publication Date : 2023-06-19
Article Type : Research Article
Abstract :Cahiliye dönemi Arap şiirinde belli başlı temalar işlenmekte idi. İslam’ın gelişi ve yayılışı ile birlikte Arap toplumunda değişim ve dönüşümler yaşandı, başka medeniyetlerle etkileşim kaçınılmaz oldu. Bunun bir sonucu olarak methiye, gazel, mersiye ve fahir gibi ana akımı oluşturan temalara asırlar içerisinde yenileri eklendi. Bunlardan birisi de esas itibariyle methiye ve gazelî unsurları barındıran aşk-ı ilâhî teması olmuştur. Râbia el-Adeviyye (ö. 185/801 [?]) ile başlayan bu tür şiirlerde şair, Allah’a karşı duyduğu sevgi ve şevkini dile getirirdi. Aşk-ı ilahi temasının Arap edebiyatında en büyük temsilcisi kuşkusuz İbnü\'l-Fârız’dır. (ö. 632/1235). Tasavvufi ekollerin son derece güçlü olduğu Eyyubiler dönemi Mısır’ında bireysel felsefi eğilimli sufilerin temsilcisi kabul edilen İbnü\'l-Fârız, şiirlerinde rabbine karşı duyduğu aşk, özlem ve vecdini, makam ve hallerini ve şuhûdunda mazhar oluşunun keyfiyetini dile getirmiştir. Şairin kasidelerinde bir taraftan gazel ve hamriyât şiirlerinin neşvesi, diğer taraftan da ulvi ve ruhani hislerin tatmini hâsıl olmaktaydı. Bu yüzden İbnü\'l-Fârız’ın şiirleri toplumun her kesiminde karşılık bulmuş ve ortak beşeri duygulara dokunarak her meşrep ve seviye sahiplerine hitap etmiştir. İslam ilim geleneğinde önemli bir yere sahip olan şerh yazma kültürü sadece nahiv, mantık ve kelamî metinlerle sınırlı kalmamış önemli şairlerin divanları üzerine de yüzlerce şerhler kaleme alınmıştır. Bazı şairlerin şiirleri hiç şerh edilmezken yahut şerhi günümüze ulaşmazken kimi şairlerin divanı onlarca kez farklı eğilimde şârihler tarafından şerh edilmiştir. Bu şerhlerin çokluğu tabi ki şairin edebi sanatları kullanmakta mahareti ve düşünsel/felsefi arka planın güçlülüğü ile doğru orantılıdır denilebilir. Şerh geleneğinden istifade etmekte oldukça kısmetli bir şair olan İbnü\'l-Fârız’ın divanı özellikle de Tâ’iyye ve Hamriyye kasideleri günümüze kadar pek çok kez muhtelif şârihlerce yorumlanmıştır. Örneğin Tâ’iyye kasidesi sadece Türkçe olarak dahi beş farklı şârih tarafından şerh edilmiştir. Yaşar Seracettin Baytar, çalışmasında şairin divanı üzerine yapılmış şerhlere dair müstakil bir başlık açmış ve eserleri tanıtmıştır. Bu şârihlerden olan Bûrînî ve Nâblusî’nin şerhleri tek bir kitap haline getirilmiş ve yayımlanmıştır. Bu çalışmada bu iki şârihin yorum farklılıkları yaklaşık altmış beyitlik tek bir kaside özelinde daraltılarak incelenmiştir. Bu şerhler mukayese edilerek okunduğunda, şârihlerin aynı ibareye ne kadar farklı anlamlar yükleyebildikleri görünmektedir. Gözlemlerimize göre dil ve edebi özelliklere Bûrînî, tasavvufi çıkarımlara ise Nâblusî tarafından dikkat çekilmektedir. Dolayısıyla bir İbnü\'l-Fârız okuması yapılırken her iki şârihin anlamaya katkısı mutlaka olacaktır. Burada özellikle vurgulanması gereken husus şudur ki İbnü\'l-Fârız, Sultanu’l-aşıkîn unvanıyla tanınan Allah aşığı bir şairdir. Onun şiirlerinde, gaybî olan yaratıcının mücerret olan cemalinin beşeri bir kalbe tecelli etmesi ve o tecellilere mazhar olanın his dünyasında yaşanan heyecan ve galeyanın ifadesi vardır. Tadılmadan hatta müşahede edilmeden tabiri mümkün olmayan esrarengiz haletlerin sembollerle dolu anlatımı söz konusudur. Dolayısıyla İbnü\'l-Fârız’dan tamamıyla istifade etmek mümkün görülmemektedir denilebilir. Zira bahsettiği mevzular, tarif ve talime değil zevke dayalıdır. O halde Onun şiirlerine yine ehl-i zevk ve keşf tarafından yapılan şerhlerin daha faydalı olacağı söylenebilir. Bu açıdan çalışmanın sonucu olarak, tek bir kasideyi numune alarak da olsa İbnü\'l-Fârız şerhinde Nâblusî şerhini tercih ve tavsiye edilmiştir.Keywords : Arap Dili ve Belagati, İbnü, Huve’l-hubbu Kasidesi, Aşk, Bûrînî, Nâblusî