- Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi
- Vol: 5 Issue: 10
- BÂBÜR’ÜN İKTİDAR MÜCADELESİNDE MEŞRUİYET KAYNAĞI OLARAK TÜRKLÜK, TİMUR VE TİMURLU MİRASI...
BÂBÜR’ÜN İKTİDAR MÜCADELESİNDE MEŞRUİYET KAYNAĞI OLARAK TÜRKLÜK, TİMUR VE TİMURLU MİRASI
Authors : Cihan Oruç
Pages : 547-560
Doi:10.53718/gttad.1262208
View : 141 | Download : 108
Publication Date : 2023-07-20
Article Type : Research Article
Abstract :İslam’dan önce de sonra da Türk hükümdarlarının siyasi iktidarları ilahi menşelidir. Ayrıca eski Türklerde hükümranlık, hakimiyeti ilahi menşeli olan Oğuz Han soyuna dayanmaktadır. Kısacası siyasi iktidarın meşruiyet kaynağı ilahi güç ve soy menşelidir. Timur ve bazı halefleri Oğuz soyundan gelmedikleri için Cengiz Han soyundan birini tahta çıkarmışlardı. Soyu baba tarafından Türk asıllı Timur’a, anne tarafından ise Moğol asıllı Cengiz’e dayanan Bâbür, Timurlu ataları gibi Cengiz yasasını sahiplenmemişti. Moğolların büyük bir kısmını yağmacı, kültürsüz, barbar ve güvenilmez savaşçılar olarak görmekteydi. Anne tarafından Moğol olmasına rağmen Moğolca bilmiyordu. Bâbür, Türkçeyi anadili olarak öğrenmiş ve bu dili kullanma becerisini geliştirmişti. Sağlam bir Türklük bilinci edinen Bâbür, Bâbürnâme adıyla meşhur eserini Türkçe yazmıştır. Bu eserde açıkça kendisini, ordusunu ve devletini Türk olarak görmektedir. Babası Ömer Şeyh Mirza’nın vefatından sonra on bir yaşında Fergana’nın hakimi oldu. Bâbür’ün Türklük hassasiyeti, onun Türk asıllı babası tarafından atası olan Timur ve mirasını sahiplenmesi sonucunu doğurmuştu. Bâbür, çocukluğundan itibaren hayranı olduğu Timurlu mirası Semerkant’ı almak istiyordu. Bu yüzden defalarca Semerkant hakimiyeti için mücadeleye girişmişti. Bâbür, burada Özbek hanı Şeybânî’ye karşı şehrin ahalisinin desteğini almak maksadıyla onlara Timur ve haleflerinin bu şehre yaptığı hizmetleri ve onların buradaki mirasını hatırlattı. Bu vesileyle Timurlu mirasını Semerkant’taki hakimiyet iddiasının meşruiyet kaynağı olarak gördüğünü ortaya koyuyordu. Bâbür, ahalinin desteğiyle şehri 1500 yılında zapt etti. Şeybânî, çok geçmeden şehri geri almış ve yapılan barıştan sonra Bâbür’ün buradan ayrılmasına izin vermişti. Bâbür, dayılarının da yardımıyla kardeşi Cihangir’e bırakmış olduğu Fergana bölgesi üzerine yürüdü. Fakat bölgeyi işgal eden Şeybâni karşısında başarısız oldu ve Kabil’e giderek burayı ele geçidi. O, Şeybânî Han’ın Herat merkezli Timurlu Devleti’ni tehdit etmesine sessiz kalmadı. Timurlu Hanedanı’nı bu tehlike karşısında uyarmış ve harekete geçti. Ancak Timurlu Devleti’nin yıkılışını engelleyemedi. Bâbür’ün bu girişimleri, Timurlu mirasını sahiplendiği hususundaki düşüncesini yansıtmaktadır. Bâbür, son kez 1513 senesinde Şiiliği kabul etmek ve Safevi himayesini onaylamak koşuluyla Şah İsmail’in askeri desteğini alarak Semerkant’ın yeniden hakimi oldu. Çoğunluğu Sünni olan Semerkant ahalisi, Safevi ve Şii himayesini tanımadılar. Onlar, yeniden Sünni Özbek idaresi altına girdiler. Kabil’e çekilmek zorunda kalan Bâbür, ilerleyen yıllarda Hindistan’a yöneldi. Atası Timur’un Hindistan seferinden itibaren kıtanın kuzeyindeki bazı vilayetlerin onun evlatlarının, yani Türk tasarrufunda olduğunu öne sürmekte ve buraları kendi mülkü kabul etmektedir. Dolayısıyla Türklüğü ve Timurlu mirasını siyasi amaçlarının meşruiyet kaynağı olarak görmektedir. Bâbür, ahali tarafından kendisinin bir barış elçisi vasıtasıyla Türk’e ait olan vilayetleri (Delhi civarındaki vilayetleri) alabileceği yönündeki söylentilerini zikretmektedir. Bu sözleriyle esasında ahalinin söz konusu vilayetleri Türk asıllı Timurlu Hanedanı’nın mülkü olarak gördüğü iddiasını ortaya atmaktadır. Bâbür, bu yüzden Delhi sultanı İbrahim Ludi’ye elçi yollayarak söz konusu vilayetleri talep etti. Dolayısıyla burada Bâbür’ün bir kez daha siyasi amaçlarına ulaşmak için Türklük ve Timurlu mirasından yararlandığı görülmektedir.Keywords : Bâbür, Meşruiyet, Türklük, Timur, Timurlu Mirası.