TİMUR ŞEHİRLERİ NASIL ELE GEÇİRİYORDU?
Authors : Jean Aubin
Pages : 867-882
Doi:10.53718/gttad.1208588
View : 130 | Download : 119
Publication Date : 2023-07-20
Article Type : Research Article
Abstract :Timur Orta Asya tarihinde olağanüstü derecede önemli bir fatih ve çok cesur bir lider olarak oldukça özel bir konuma sahiptir. Semerkand’ın kuzeyindeki Şehr-i Sebz’de doğan Timur Türk ve İslam ahlakıyla büyümüştür. Maveraünnehr’de hâkimiyeti ele geçirdikten sonra Timur toplam on yıl süren boy savaşları ve isyanlarıyla karşı karşıya kalmış ve bunları başarıyla atlatmıştır. Sonra çabalarını her istikamette büyük bir titizlikle devletini genişletmeye yoğunlaştırmıştır. Sırasıyla Doğu Çağataylıları, Harezmliler, Altın Orda, Hintliler, Memlûkler ve Osmanlıları mağlup etmiştir. O, ordusuyla birlikte geçtiği yerlerde pek yıkıcı etkiler bıraksa da birçok bölgeyi ıslah etmek suretiyle eskisinden daha iyi hale getirmiş ve bir insan ömründe büyük bir devlet inşa etmiştir. Timur alelade bir bozkır savaşçısı değildi. Oldukça gelişmiş bir zekâsı ve birçok konuda derin bilgisi vardı. Aslında Timur daha askeri kariyerinin başında çoğunlukla yerleşik toplumlarla meşgul olmuştu. Bunun sebebi kendisinin Orta Asya’nın medeni sahalarında yaşamış olmasıydı. Fakat o, göçebe Çağatay ordularının komutanıydı ve hisarları, kaleleri ve şehirleri kuşatmadan önce yerleşikler karşısında ordusunun uyacağı kuralları ortaya koymalıydı. Ayrıca askeri stratejiler ve taktikler de karşılaşılacak vaziyetler için ayarlanmalıydı. Timur yenilen taraf için emniyeti temin etmeyi önemsiyordu. Bu, yeni fethedilen şehirlerin Timurlu devletine intibak etmesi için önem arz eden bir husustu. Bu şekilde çevreden merkeze para akışı süreci beklenildiği gibi mükemmel bir şekilde işleyecekti. Son olarak bir cihan fatihi olarak Timur zalim değil adil bir hükümdar olarak bilinmek istemişti. Onun adalet anlayışı kimi insanlara garip ve aşırı görünmüştür. Sadakat kendisi tarafından en cömert şekilde ödüllendiriliyordu, ancak isyankârlık ibretiâlem olsun diye şiddetli bir şekilde cezalandırılıyordu. Göreceğimiz gibi Timur siyasal yaşamının bütün safhasında ilkelerine sadık kalmış, bunları ihmal etmemiştir. Bu makalenin kaleme alınma sebebi de tam olarak burada yatmaktadır. Timur’un yerleşik toplumlarla ilişkisi en açık şekilde onlar üzerine yaptığı seferlerde görülmektedir. Çünkü bu seferler iki farklı dünyayı buluşturan karşılaşmaları sağlıyordu. Timur’un yerleşik halkların kuşatmaları esnasında aldığı önlemler, dikkate aldığı öncelikler ve bu doğrultuda verdiği emirler kaynaklardan okunabilmektedir. Fakat kaynakların bizlere verdiği malumatlar oldukça dikkatli bir şekilde ele alınmalıdır. Bu bağlamda bilhassa Hindistan, İran ve Suriye kuşatmalarında onun yerleşiklere karşı tutumunu anlamak için ibadullah bilgi ve örnek mevcuttur. Kuşatmalar incelendiği vakit Timur’un plansız ve rastgele bir şekilde şehirlere saldıran, içindeki insanları öldüren, fütursuzca yağma yapan bir barbar olmadığı anlaşılmaktadır. Her şehrin ele geçirilmesi için en zekice taktikler, zamanında hamleler ve basiretli siyasetler izleniyordu. Bu hususta Timurlu Devleti’nin komutanları ve bürokratları çok önemli roller icra ediyordu. Bu ilişkilerin hepsi mühimdir. Bu makalede yazar Timur’un, yerleşik toplumların kuşatılması, şehirlerin ele geçirilmesi ve bundan sonraki süreçteki izlediği prensipleri kaynaklara dayanarak ele almıştır.Keywords : Timur, Şehir, Kuşatma, Strateji