- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Cilt: 28 Sayı: 2
- Allah’ı ve Resulünü Minnet Altında Bırakmak (Hucurât 17. Âyet Özelinde Bir Analiz)
Allah’ı ve Resulünü Minnet Altında Bırakmak (Hucurât 17. Âyet Özelinde Bir Analiz)
Authors : Ahmet Özdemir
Pages : 67-82
View : 85 | Download : 77
Publication Date : 2023-12-29
Article Type : Other
Abstract :Bu çalışmamız kulun, Allah’a karşı sorumluluğunu yerine getirirken bunun akabinde başa kakma gibi bir davranışı sergilemesiyle alakalıdır. Konumuzla ilgili ayet Hucurât suresinde yer aldığından bu ayet çerçevesinde bir değerlendirme yapılacaktır. Bu değerlendirme esnasında ilgili olabileceğini düşündüğümüz benzer özellikteki ayetlere de yer verilecektir. Bunun yanında meselenin sadece tarihi boyutuna değinmekle kalmayıp günümüzde buna benzer ne tür tavırların sergilendiğine de dikkat çekilecektir. Nitekim bu tür davranışlar, Hz. Peygamber döneminde olduğu gibi daha sonraki dönemlerde de benzer şekilde devam etmektedir. Dünyaya imtihan için gönderilen insan, bu kapsamda bazı yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludur. Bu, bir tercih değil zorunluluktur. Çünkü insanın, ahirette mükafat elde edebilmesi, dünyada ise daha huzurlu bir hayat yaşayabilmesi buna bağlıdır. Dolayısıyla kulluk görevini yerine getirmesi kendi lehine olan bir durumdur. O nedenle ilahi buyruk gereği yerine getirdiği davranıştan dolayı başkalarını minnet altında bırakmaya çalışması ahlaken doğru bir davranış değildir. Çünkü Allah, kulun yapacağı ibadete hiçbir zaman muhtaç değildir. Her dönemde O’na kulluk edecek insanlar bulunacaktır. Muhtaç olan insandır. Sahip olduğu her şey Allah’ın takdirinde olduğundan hayat boyu, daha da ötesi ahiret hayatında da Allah’ın yardımı ve desteğine muhtaçtır. Çalışmamızın temel hedefi insanların, kulluk sorumluluğunu yerine getirirken nasıl bir tavır içerisinde olmaları gerektiğine dair görüşler ortaya koymaktır. Bu kapsamda yaratıcının konumu ve bunun karşısında kulun nerede durması gerektiği meselesi izah edilecektir. Yaratıcı en üst konumda iken insan, onun var ettiği şeylerden sadece bir tanesidir. Elbette ki kendisine diğer varlıklardan farklı olarak sorumluluk verilmesi insanın Allah katındaki değerini artırmıştır. Fakat bu değer onun, kulluk sorumluluğunu yerine getirdiği sürece geçerlidir. Aksi takdirde bütün yaratılmışlardan daha alt seviyeye inecektir. Ne kadar değerli olursa olsun insan, yaratıcısı karşısında ne kadar aciz olduğunun, ona her daim muhtaç olduğunun bilincinde olmak durumundadır. Bunun farkında olmadığı takdirde yerine getireceği ibadetlerin, iyi davranışların Allah katında bir değeri olmayacaktır. Çünkü sorumlu olduğu varlığa karşı O’nun istediği şekilde bir davranış ortaya koyamamıştır. Bunu bilinçli bir şekilde yaptığı takdirde onun bedeli elbette ki daha ağır olacaktır. Meselenin inanç boyutu daha büyük bir önem arz etmektedir. Nitekim Allah’ı gereği gibi takdir eden, O’nun gücünü iyi bilen bir insanın, tavırlarını buna göre belirlemesi gerekecektir. Bu bağlamda Allah’ın sıfatlarının ne anlama geldiği, bu sıfatların, kullara akseden boyutlarının neler olduğu gibi hususların iyi bilinmesi konuyu daha anlaşılır kılacaktır. Çünkü Allah’ı tanımanın yolu O’nun sıfatlarını bilmekten geçmektedir. Konuyla alakalı bir diğer mesele Allah’ın gönderdiği elçilere gerek yaşantılarında gerekse bıraktıkları ilim mirası bağlamında gereken saygıyı göstermektir. Bu kapsamda sahih bir şekilde bizlere kadar ulaşan hadislerin, Kur’an’ın birer tefsiri olduğunu bilerek hareket etmek kanaatimizce gereklilik arz edecektir. Zira onlar, kendi başlarına hareket eden insanlar değil Allah’ın emirlerine göre görevlerini yerine getiren seçilmiş insanlardır. Bu nedenle onlara yapılan saygısızlık Allah’a yapılmış bir saygısızlık olarak değerlendirilecektir. Bedevilerin, üzerinde durduğumuz bu meselede bilinçsizce hareket ettikleri görülmektedir. Yeni Müslüman olan veya Müslüman olduğunu iddia eden bu kişiler, Hz. Peygamber’e karşı haddi aşan bir tavır içerisinde olmuşlardır. Bu olay bir defa değil birkaç defa benzer şekillerde meydana gelmiştir. Az önce de değindiğimiz gibi bu davranışları aslında Allah’a karşı bir saygısızlık olarak kabul edilecektir. Tamamen dünyevi saiklerle hareket ettikleri malumdur. Çünkü ahirete yönelik bir müjde, dua, öğüt almak yerine maddi anlamda dünyevi çıkar peşinde olduklarını ortaya koymuşlardır. Bu tavırları, sonraki dönemlerde gelecek ve aynı davranışı sergileyecek insanlara örnek olsun diye konu hakkında ayetler indirilmiştir. Onların bu tavırlarına karşılık Hz. Peygamber’in, sükunetini koruması, onlara misliyle mukabele etmek yerine hoşgörülü davranması takdire şayandır. Sonraki dönemlerde yaşayan Müslümanların da ayetteki uyarıya muhatap olmamak için daha dikkatli olmaları gerekecektir.Keywords : Tefsir, Allah, Hz. Muhammed, Minnet, Bedevi.