Halsizlik ve Yorgunluğa Klinik Yaklaşım
Authors : Ahmet Çayakar
Pages : 168-178
Doi:10.33713/egetbd.568526
View : 12 | Download : 9
Publication Date : 2019-12-20
Article Type : Review
Abstract :Halsizlik ve yorgunluk; iç hastalıkları uzmanlarının sık karşılaştığı, subjektif olarak enerji azlığı, tükenme hissi ve güçsüzlük şeklinde tarif edilebilen özgül olmayan yakınmalardır. Aile hekimine yapılan başvurulardaki semptomların yaklaşık %20’ sini oluşturup zamanla aile yaşantısını, iş performansını ve sosyal ilişkileri olumsuz yönde etkilemektedir. Altı ayı geçen semptom kronik yorgunluk olarak kabul edilir. Toplumdaki oranı toplumda %15 olarak hesaplanmış ve 30-50 yaş arasındaki sosyoekonomik şartları kötü, eğitim seviyesi düşük bayan grubunda daha sık gözlendiği bildirilmiştir. Zeminde tıbbi rahatsızlıkları olanlarda ise saptanma oranı %40’ lara kadar yükselebilmektedir. Kronik yorgunluk sendromu olarak adlandırılan hastalık ise özellikle bayanları etkileyen ve kendine has kriterleri olan kompleks bir hadisedir. Kronik yorgunluk çeken her yedi hastadan biri bu sendroma dahil olup sıklığı üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında %10-15’e kadar çıkmaktadır. Patofizyolojide periferik inflamatuar sinyaller sonucu dolaşımda artan sitokinlerin kan beyin bariyeri bulunmayan alanlardan geçişi ve microglialardan prostoglandin E2 vasıtasıyla sitokin salınımını indüklemesi söz konusudur. Santral sitokinler NF-ƙβ sinyal yolu üzerinden yürüyerek norepinefrin, dopamin ve serotonin gibi çeşitli yolaklardaki nörotransmitterleri etkilemektedir. Neticede, kişide ağrı, uyku bozukluğu ve yorgunluk hissi kliniği ortaya çıkmaktadır. Etyolojide en sık neden %80 oranla psikolojik durumdaki değişikliklerdir. Diğer nedenler olarak kronik yorgunluk sendromu, romatolojik ve onkolojik hadiseler, enfeksiyonlar, nörolojik, hematolojik ve endokrinolojik hastalıklar ile son dönem organ hastalıkları sıralanabilir. Çoğunlukla kronik yorgunluk hissine generalize vücut ağrısı veya güçsüzlük semptomları da eşlik etmekte ve mevcut durum daha karmaşık hale dönüşmektedir. Tedavide hasta hekim ilişkisi son derece önemli olup, yapılacak ilk iş halsizlik nedeni olabilecek ilaçların kesilmesidir. Uyku, diyet, fiziksel aktivite, iş yaşamı ve stres hali değerlendirilmeli ve fizyolojik ihtiyaçları düzenlemek adına gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Günümüzde medikal tedavi olarak, B vitamini ve koenzim kompleksleri, omega 3 yağ asitleri ve bitkisel destek ürünleri önerilebilmektedir. Ayrıca levokarnitin ya da özellikle terminal dönemdeki hastalarda steroid ve methylphenidate, dextroamphetamine, modafinil gibi psikostimülanlar kullanılabilmektedir.Keywords : Halsizlik, Yorgunluk, Güçsüzlük, Klinik yaklaşım