Rakip Paradigmalar: Alman Felsefesinin İstanbul Üniversitesi'ne Girişi
Authors : Pascale Roure
Pages : 37-51
Doi:10.26650/arcp2018-596519
View : 5 | Download : 4
Publication Date : 2018-12-30
Article Type : Research
Abstract :Bu makalenin amacı, Almanya ile Türkiye arasındaki akademik ilişkiler çerçevesinde, Alman felsefesinin İstanbul Üniversitesi'ne girişini incelemektir. Bu karmaşık süreç, Almanya'dan sürgün edilen profesörlerin 1930'lu yıllarda Türkiye'de bulunmalarıyla sınırlı olmayıp siyasi ve uzun süreli bir bilgi aktarımı perspektifinden değerlendirilmeyi gerekli kılmaktadır. Yeni-kantçı gelenek karşısındaki eleştirel tartışmayla 1920'li yıllarda gelişen Alman felsefesinin rakip paradigmaları, Türkiye'de ulusal ve sekülerleştirilmiş bir akademik felsefenin yeniden tanzimi için kullanılmıştır. İstanbul Felsefe Bölümü'nde sürgündeki profesörlerin temsil ettiği mantıksal ampirizm ve eleştirel pozitivizme paralel olarak, reformdan sonra ilk doktoralı doçentlerinin de hocaları olan Rothacker'in kültürel antropolojisi ile Hartmann'ın yeni ontolojisi de giderek artan bir ilginin konusu olmuştur. Alman felsefesinin bu etkisi, savaş sonrasında ontoloji ve felsefî antropolojiyi temsil eden Alman hocaların da İstanbul'a gelmesiyle 1960'lı yıllara kadar iyice yoğunlaştı ve ikinci kuşak doçentlerin formasyonuna katkıda bulundu. Ontoloji ve felsefî antropoloji hem geleneksel felsefî anlayışların bir ikamesi hem de İstanbul’da sürgündeki felsefecilerin desteledikleri paradigmalara -mantıksal ampirizm gibibir alternatifti. Alman felsefesinin söz konusu kurumsal olarak girişinin, Türkiye'de akademik felsefenin teorik ve lengüistik yeniden tanziminde oynadığı rol nedir? Bu farklı paradigmalar nasıl modernite söylemi içinde kullanıldı ve nasıl, geleneksel, metafizik ya da İslami denen kıymetten düşmüş felsefe kavramlarının yerini aldı?Keywords : Bilgi Aktarımı, Türk-Alman Akademik İlişkileri, İstanbul Üniversitesi, Mantıksal ampirizm, Ontoloji, Felsefî Antropoloji