- Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi
- Vol: 180 Issue: 180
- 2000 SONRASI YUNAN SİNEMASINDA KÜÇÜK ASYA FELAKETİ
2000 SONRASI YUNAN SİNEMASINDA KÜÇÜK ASYA FELAKETİ
Authors : Selin Süar
Pages : 143-166
Doi:10.20296/tsad.59585
View : 8 | Download : 5
Publication Date : 2014-01-01
Article Type : Other
Abstract :19. yüzyılda gerçekleşen Aydınlanma Devrimi milliyetçilik, ulusalcılık gibi akımları da beraberinde getirince yalnızca Osmanlı’nın içindeki etnik gruplar değil, Türkler de ulusal kimliklerinin bilincine varmaya başlamışlar ve Osmanlı bünyesinde yine aynı şekilde önce yönetime, daha sonra oluşan ‘öteki’ bilinciyle diğer uluslara karşı durmuşlardır. Eleftherios Venizelos’un yol göstericiliğinde Türklerin işgale karşı başlattığı Milli Mücadele’ye savaş açılır ve Yunan ordusu içlere kadar ilerlerken hiç beklemediği büyük bir geri püskürtmeyle kıyılara sürülür. Türklerin askeri başarısından sonra taraf değiştiren Dünya Savaşı zaferinin müttefikleri, Yunanistan’ı bir köşeye atmış ve yeni kurulan Türk Devletinin mimarlarıyla iletişime geçmeye başlamışlardır. Yunanlıların ulusal hafızasına, ekonomisine, siyasetine; kısacası yaşamında büyük ve derin bir iz bırakan Türk’ün zaferi, böylece 1922 Küçük Asya Felaketi olarak resmi Yunan tarihine geçer. Peşi sıra imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla ülkedeki Rumların kaderi de belirlenmiş ve ‘zorunlu göç’ yolu görünmüştür. Çift taraflı mübadele, iki ülkenin, ama özellikle Anadolu’da yaşayan Rum halkın üzerinde büyük yaralar açmış, Yunanistan, bugün bile hâlâ ‘mucize’ olarak baktığı kısa süre zarfında çok kötü koşullarda yaşayan mübadilleri yeni geldikleri ülkeye adapte edebilmiştir. Belgeseller dışında pek az filme yansıyan felaket, yönetmenler için bir nostalji ve halkın unutmak istediği geçmişten bir anı olarak görülmüş, sinemacılar ülkenin güncel sorunları ve toplumsal/siyasal varyasyonlarıyla ilgilenmeyi seçmişlerdir. Küçük Asya mücadelesinin filmlere yansıtılmamasının bir başka nedeni de ilişkilerin her iki ülke liderleri tarafından atılan adımlarla kısa sürede barışçı bir eksen kazanmasıdır. İncelenen filmlerde felaketin tek sorumlusunun Anadolu’ya asker çıkaran Yunanlılar ve onların Megali İdea saplantısı olduğu, Türklerin kötü veya barbar olmadığı, ama ‘Yunanlılardan’ çektiklerinden dolayı şahsi bir intikam duygusuna kapıldıklarından ötürü çatışmaların yaşandığı görülmektedir. Bunun ardından gelen mübadeleyle beraber Küçük Asya topraklarının ‘kaybedilmiş vatanlar’ değil, ‘unutulmayan vatanlar’ olarak anıldığı filmlere yansımaktadır. Yunanistan son dönem sineması göç konusuna eskisinden daha fazla eğilmektedir. Küçük Asya felaketinin neden olduğu hikâyelerle birey merkezli bir oluşum sergileyen son dönem sinemasında güzel örnekler ortaya konulmakta ve Küçük Asya, asıl özne olmaktan çok, ele alınan konunun bir nedeni veya mekânı olarak fonu oluşturmaktadır. Bu alanda farklı yıllarda yapılan ve iki ülkenin siyasi politikalarına göre şekillenmiş üç filmi incelemek yerinde olacaktır.Keywords : Mübadele, Küçük Asya, Felaket, Türkiye, Yunanistan, Sinema.