- Tokat İlmiyat Dergisi
- Vol: 9 Issue: 2
- Kur’ân’ın Bazı Sahâbîlerin Dalâlette Olan Yakınlarıyla Mücadeleleri Üzerinden Verdiği Mesajlar...
Kur’ân’ın Bazı Sahâbîlerin Dalâlette Olan Yakınlarıyla Mücadeleleri Üzerinden Verdiği Mesajlar
Authors : Cumhur Demirel
Pages : 537-554
Doi:10.51450/ilmiyat.1001687
View : 11 | Download : 3
Publication Date : 2021-12-30
Article Type : Research
Abstract :Kur’ân, peygamberleri gören müminlere bazı özel isimler vermiştir. Örneğin, Hz. İsa’nın davetine icabet edip ona destek olan bir grup mümin, âyetlerde, havariler olarak anılmıştır. Allah’tan gelen bir ilham vesilesiyle iman şerefine ulaşan bu zümre Hz. İsa’yı ilk tasdik edenler olup on iki kişidirler. Hz. Muhammed’in arkadaşları olan müminlerin Kur’ân’daki unvanları da muhacirûn ve ensardır. Bu kelimelerden ilki müminlerden, inançları uğruna mal, mülk ve yakınlarını geride bırakarak hicret edenleri; diğeri daha önce Medine’yi yurt edinmiş olanları ifade etmektedir. İkinci zümrenin bu vasıfla anılmalarının sebebi muhacirleri barındırıp onlara yardım etmiş olmalarıdır. Muhacirûn ve ensarın tümüne birden sahâbe denir. Sahâbe Resûl-i Ekrem’e gösterdikleri bağlılık ve teslimiyet, ona verdikleri destek, onun hayatında ve vefatından sonra İslâm’ın yayılması ve doğru anlaşılması için yaptıkları olağanüstü çalışmalar sebebiyle dinde önemli bir yere sahiptir. İslâm onların gayretleri vesilesiyle kök salmış ve sonraki nesillere ulaşmıştır. Kur’ân’ın, özelde Hz. Muhammed’e yaptığı "En yakın hısımlarını uyar.” hitabının muhatabı aynı zamanda tüm müminlerdir. Sahâbe, bu emir mucibince, dalâlet üzere olan yakınlarıyla alakadar olmaya gayret etmişlerdir. Onlar ve yakınları arasında cereyan eden hadiseler üzerine birçok âyet nazil olmuştur. Bu çalışmanın amacı, sebeb-i nüzûl rivayetlerinden hareketle, söz konusu âyetlerde kendilerine işaret edilen sahâbîler ve yakınlarının kimler olduklarına dair tespitlerde bulunmaktır. Ayrıca çalışmada, konuyla ilgili âyetlerin muhtevaların yer alan ve sahâbenin takındığı tavırları tasvip veya tashih eden ifadelerden yola çıkılarak, müminlerin, hak yoldan sapmış yakınlarıyla ilişkilerinde gözetmeleri gereken hassasiyetlere dikkat çekilecektir. Mücadele suresinin son âyetinde geçen "babaları” lafzının sebeb-i nüzulü ile ilgili olarak Hz. Muhammed’e dil uzatması nedeniyle Hz. Ebû Bekir’in, babası Ebû Kuhâfe’ye tokat atması olayı rivayet edilmiştir. Aynı âyette geçen "oğulları” ifadesi Bedir savaşında Hz. Ebû Bekir’in, müşriklerin safında yer alan oğlunu teke tek çarpışmaya çağırması; "akrabaları” ifadesi Hz. Ömer’in, dayısı olan Âs b. Hişâm b. el-Muğire’yi öldürmesi; "kardeşleri” lafzı Mus’ab b. Umeyr’in, müşriklerin safında yer alan kardeşini öldürmesi üzerine inmiştir. Hz. Ömer, Bedir esirlerinin Müslüman akrabaları tarafından öldürülmeleri yönünde bir talepte bulunmuş ve kardeşi Akîl’i öldürmesi için Hz. Ali’ye müsaade etmesini Resûl-i Ekrem’den istemiştir. Kaynaklarda Hz. Ali’nin bu teklifle ilgili herhangi bir beyanı yer almamaktadır. Ancak Bedir savaşı başlangıcında yapılan mübarezede Hz. Ali’nin akrabaları olan Utbe ve Velîd’i öldürdüğü bilinmektedir. İsmi geçen zevatın İslâm’a karşı çıkanları, akrabaları bile olsalar, affetmediklerine, icap ettiğinde öldürebildiklerine dair bu nevi rivayetler, onların, dinlerini her türlü değerin üzerinde tuttuklarının göstergesidir. Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdurrahman Müslüman olmadan önce de, olduktan sonra da, babasıyla birlikte, vahyin nüzulüne sebep teşkil eden bazı olayların merkezinde olmuştur. Örneğin En’âm suresinin yetmiş birinci âyetinde bahsi geçen, arkadaşları "bize gel” diye doğru yola çağırdıkları halde şeytanların saptırıp şaşkın bir halde çöle düşürmek istedikleri, ökçeleri üstünden gerisin geri dönen kimse ondan başkası değildir. Nisa suresinde geçen "Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin” ifadesi de o ve babasıyla (r.a.) alakalıdır. Daha önce babası ona, Müslüman olmadığı için, infak etmemeye ve malından hiçbir şey vermemeye yemin etmiş iken o Müslüman olunca Allah (c.c.) bu ifade ile kendisine payı kadar miras bırakılmasını emretmiştir. Ankebût suresinin sekizinci âyeti de Sa’d b. Ebî Vakkâs’a (r.a.), annesinin, dinini terk etmesini telkin etmesi üzerine nazil olmuştur. Söz konusu âyette, insana, ana babasının onu bir şeyi körü körüne Allah’a ortak koşması için zorlaması durumunda onlara itaat etmemesi uyarısında bulunulmuştur.Keywords : Tefsir, Kur’ân, Âyet, Sahâbe, Akraba