- Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Issue: 30
- Aristoteles’te Bedenin Formu Olarak Ruh: "De Anima" Şerhleri Üzerinden Bir Analiz
Aristoteles’te Bedenin Formu Olarak Ruh: "De Anima" Şerhleri Üzerinden Bir Analiz
Authors : Eyüp Şahin
Pages : 88-107
Doi:10.35415/sirnakifd.1239333
View : 55 | Download : 89
Publication Date : 2023-06-15
Article Type : Research Article
Abstract :Aristoteles (ö. M.Ö. 322), ruhu bedenin formu olarak gören ilk kişidir. De Anima’da maddeyi bilkuvvelik (potentiality), formu ise bilfiillik (actuality) olarak tanımlar. Ardından da ruhun form olarak bilfiil olduğunu, bedenin bozulmasıyla da ortadan kalktığını iddia eder. Bu, Platoncu ruh anlayışına yöneltilmiş ilk büyük itirazdır. Zira, Aristoteles’in aksine, Platon (ö. M.Ö. 328/327) formu ezelî olarak kabul eder. Beden-ruh ayrımına dayanarak bedeni geçici, ruhu ise ezelî bir form olarak tanımlar. Platon’a göre ruh bir taraftan ezelî bir form, diğer taraftan da bedenin bozulmasına rağmen bozulmayan ölümsüz bir cevherdir. Antik çağ boyunca ruha dair bütün düşünceler bu iki filozofun söz konusu görüşleri doğrultusunda gelişir. Buradan, beden-ruh ayrımını kabul eden düalizm ve ayrımı reddeden monizm olmak üzere iki büyük felsefî düşünce doğar. Ancak Aristoteles’in ruh-beden ilişkisine dair teorisi madde-forma dayalı olsa da ne Platon’daki gibi düalist bir konuma ne de canlı varlığın sadece bedenden oluştuğunu savunan materyalist bir konuma indirgenebilir. Öte yandan bu iki düşünce ya da geleneğin Platon ve Aristocu köklerle olan bağlantısı; bu iki filozofla hangi parametrelerde ve ne derecede örtüştüğü veya ayrıştığı bu makalenin konusu değildir. Beden-ruh meselesini madde-form bağlamında ele alırken Aristoteles’in, bir yandan madde-form ayrımını kabul edip, diğer yandan beden-ruh ayrımını reddetmesi çözüme kavuşmamış bir mesele olarak ardıllarına miras kalmıştır. Bu makalede Aristoteles’in, beden-ruh ayrımını reddeden anlayışı, aynı zamanda bu anlayışın yol açtığı sorunlar açısından da irdelenerek analiz edilmektedir. Bilindiği gibi De Anima’ya pek çok şerh yazılmıştır. Aphrodisiaslı Alexander (ö. 3. yüzyıl) ile başlayan bu şerhler geleneği, Themistius (ö. 387), Simplicius (ö. 560), John Philoponus (ö. 570) ve İbn Rüşd (ö. 1198) ile devam etmiştir. İbn Rüşd, küçük, orta ve büyük olmak üzere De Anima’ya üç şerh yazmıştır. Küçük ve orta şerhte De Anima’daki fikirlerle büyük oranda paralellik gözlenirken, büyük şerhte bazı farklılıklar görülür. İbn Rüşd’ün farklılaştığı noktalar bazı hallerde Alexander şerhi ile örtüşür. Ayrıca İbn Rüşd, büyük şerhte sadece De Anima’ya değil, Alexander şerhine de bazı yorumlar getirir. İbn Rüşd’ün katkısı, tıpkı Alexander gibi, Aristoteles’in ele aldığı ve tartıştığı meseleleri açıklığa kavuşturma ve aydınlatıcı bir takım argümanlar geliştirmeye yöneliktir. Dolayısıyla bu çabayı, ruhun, bedenin bir formu olarak kabul edildiğinde ortaya çıkabilecek bir takım sorunları veya bu kabulde kapalı kalan bazı noktaları, Aristoteles’ten farklı bir takım analojilere müracaat ederek aşma veya bir çözüme ulaşma çabası şeklinde değerlendirmek mümkündür. Bu nedenle bu makaledeki analiz, biri De Anima’ya yapılan ilk şerh olması bakımından Alexander şerhi, diğeri ise İslam Meşşâʻî geleneğinin son önemli temsilcisi olan İbn Rüşd’ün büyük şerhi olmak üzere iki şerhe dayanmaktadır. İbn Rüşd’ün, Aristoteles ve Alexander’a dair kapsayıcı yorum ve değerlendirmeleri büyük oranda büyük şerh üzerinden gerçekleştiği için, bu makalede, küçük ve orta şerhler göz ardı edilmektedir. Ayrıca burada Alexander ve İbn Rüşd’ün söz konusu şerhleri bağlamında ortaya çıkan düşüncenin, Aristoteles ile örtüşen ve ayrışan bazı yönlerine de kısmen temas edilmektedir.Keywords : İslam Felsefesi, Aristoteles, Beden, Ruh, Form.