- Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Issue: 49
- NİLÜFER GÖLE’NİN ESERLERİNDE KADIN
NİLÜFER GÖLE’NİN ESERLERİNDE KADIN
Authors : Havva Çevikbaş, Ahmet Soyyer
Pages : 256-270
View : 8 | Download : 4
Publication Date : 2022-12-20
Article Type : Research
Abstract :Bu çalışmada, İslamcılık, sekülerizm ve modernizm konularında çok önemli çalışmalar yapan Nilüfer Göle’nin kendi ifadesiyle yurttaşlık haklarından daha önemli gördüğü "kadın” meselesini eserlerinde nasıl ele aldığı değerlendirilmektedir. Çalışmanın kapsamı söz konusu yazarın Türkiye’de 1980’den itibaren modernleşme hareketleriyle ortaya çıkan İslamcı hareketlerin en görünür simgesi olan kadın konusuna yaklaşımını irdelenmektedir. Göle, kadın konulu araştırmalarını daha çok İslamcı hareketler içerisindeki kadınlar üzerinden yapmıştır. Özellikle 1980’den sonra İslamcı hareketlerin en önemli unsuru kadın olmuştur. Nilüfer Göle bu yıllarda önemli olaylara şahit olmuş, sosyolojik bakış açısına bu dönemde sahip olmuştur. Türk modernleşme tarihini İslamcı kadınlar üzerinden okumaya çalışmıştır. Modernleşme hareketleri içerisinde farklılaşan ve değişen Osmanlı-Türk kadınının konumunu analiz etmiştir. Doğu ile Batı arasındaki farkı kadının konumu üzerinden resmetmeye çalışmıştır. Kadın meselesini bir medeniyet ve kültür meselesi olarak algıladığı için kadınların toplumsal değişimlerini, özel alandan çıkıp kamusal alana girişini göstermeye çalışmıştır. Göle, İslamcı kadınların toplumsal hayata çıktıkça kadın-erkek ilişkilerini sorgulayarak Müslüman kadın kimliğini yeniden şekillendirdiklerini, feminizme yaptığı göndermelerle çocukların anası, erkeklerin eşi, İslamcılığın simgesi tanımından uzaklaşarak nesne konumundan özne konumuna geçtiklerini ifade etmektedir. Kadınların siyasi kimlik kullanarak güç elde ettiklerini, kültürel İslam’ın ortaya koyduğu Müslüman tanımını zorlayarak kadın-erkek ayrışmasına zemin hazırladıklarını dile getirmektedir. Kadınlar annelik ve eşlik görevlerinden bağımsız, birey olarak kendilerini savunmakta ve "özel hayat” istemektedirler. Her ne kadar kadının gereksinimi gibi algılansa da aslında erkeklerin gereksinimi olan İslamiyet’in korumacılığına karşı çıkmaktadırlar. Müslüman kadının üzerindeki baskı konusunda ne batıyı ve gelenekleri değil Müslüman erkekleri suçlamaktadırlar. Nitekim Göle de kadınların İslamcı siyaset içerisindeki rolünü alet edilme olarak açıklamaktadır. Müslüman kadınlar örtündükleri halde kamusal alanlarda görünür olmakta ve dinsel edep kurallarını ve seküler feminist benlik anlayışını değiştirmektedirler. Müslümanlıkla modernliği harmanlamanın yollarını aramakta ve bu şekilde ikisini de dönüştürmektedirler. Makalenin temel tezi İslamcı hareketler içerisindeki kadınların, kendisini ev işlerine adamış, eğitimsiz, pasif Müslüman kadın profilinden tamamen farklı oldukları, bu kadınların sofu-geleneksel, kamusal-modern arasındaki sınırları yok ederek göze battıkları yönündedir. Göle, İslamcı kızların ilerici-gerici, okumuş-cahil, aydın-Müslüman gibi kategorileri altüst ettiğini, okumuş Müslüman profilinin medeniyet reddini simgelediği kadar, Batıcı seçkinlerin iktidar alanlarına da meydan okuduğunu ifade etmektedir. Müslüman kadınların hem kamusal hem de sofu olduklarını ve böylece din ile toplumsal cinsiyetin yok olması arasındaki sınırları yok ettiklerini belirtmektedir. İlk zamanlar siyasal söylemin etkisi altında kalan kadınların zamanla seslerini çıkarmaya başladıkları, kendi haklarını güçlü bir sesle talep etmeleri toplumsal bir hareket olarak değerlendirilmektedir. Yazar İslamcı hareketler içerisindeki kadınları, örf ve adetlerini bırakmayan geleneksel kadınlarla aynı kefeye koymayı sosyolog açısından mümkün görmemektedir.Keywords : din sosyolojisi, nilüfer göle, islamcı hareketler, kamusal alan, kadın, Sociology of Religion, Nilüfer Göle, Islamist Movements, Public Space, Women