Edebiyatta Gerçekçilik ve Alımlama Estetiği
Authors : Sefa Yüce
Pages : 105-117
Doi:10.29110/soylemdergi.255282
View : 8 | Download : 2
Publication Date : 2016-12-31
Article Type : Research
Abstract :İnsan varlığı karmaşık bir yapıdır. Bu yapının iç dünyası, duygusal ve sezgisel boyutuyla edebî metinlere yansır. Edebî metin bir üst dildir. Günlük dilin daha üst basamağıdır. Bu amaçla edebî metin kurgusaldır. O, varoluşu anlatır. Edip, ele aldığı bir öyküyü veya hayattan bir kesiti, kendi bütünlüğü içinde sanatın dünyasında dönüştürür, onu yeniden inşa eder, kurar. Diğer sanat eserlerinde olduğu gibi edebî eserler de birden çok anlam içerir. Bir edebî eser, değerini ve önemini * realiteden almaz. O, önemini ve değerini üslubundan alır. Aslında edebî eser, hayatı üretmenin ve kurgulamanın bir aracıdır. Sanat ve edebiyatta dile gelen, ifade edilen insanlığın değişik halleridir.Sanatı bir yansıtma aracı olarak görenler, realiteden, hayatın gerçeğinden hareket edenlerdir. Onlara göre, sanatın yönü ve yüzü daima hayata dönüktür. Sanatı anlamak bir nevi insanı anlamaktır. Sanatkâr, kendi döneminin ruhunu ve dokusunu eserine yansıtır. Bunu yansıtırken kültürden kültüre ve döneme ve çağa göre ölçütler değişkenlik gösterir.Aydınlanma Çağı ile birlikte felsefenin gelişimi sanatları da derinden etkiler. Bu çağdan itibaren felsefi derinlik ve felsefi bakış açısı, edebiyat kuramlarında ve edebî eserlerde kendini belirgin bir biçimde hissettirir. Hayat ve gerçeklik, toplumsal gerçekçilik gibi oluşumlar da bu bakış açısının sonucudur. Bu bakış açısının içine alımlama estetiğini de dâhil etmek gerekir.Alımlama estetiği çağdaş bir edebiyat kuramıdır. Edebî eseri çözümleyen ve onu anlamaya çalışan okurdur. Her okur, edebî esere kendine özgü bilgi birikimi ve beklentiyle yaklaşır. Edebî eser, her okur tarafında yeniden yorumlanan ve değerlendirilen bir metindir. Bu açıdan her yorum, bir özgür etkinlik ifadesidir. XIX. yüzyılda pozitivizmin ortaya çıkışı ve yaygınlık kazanması sanatta realizmin doğuşuna zemin hazırlar. Gerçekçilik, sanatın esası ve temelidir. Tüm sanat türleri ve özellikle edebî eserler "toplumsal vetarihsel” gerçeklikleri yansıtırlar. Sanat eseri, kendi gerçeğini anlatır. Bu yönüyle sanat eseri, içinde bulunduğu koşulların bir ürünüdür.Her çağ ve dönem, kendi sanat eserinde fikir ve hisleriyle hayatiyet bulur. Ayrıca gerçeklik bütün unsurlarıyla tanımlanmış bir kavram da değildir.Realizm, gerçekliğin taklididir. Bir nevi hayatın "mimesis”idir. Ele alınan ve değerlendirilen bir eserin gerçekliği "yazara göre mi, okura göre mi veya çağa göre mi tespit edileceği” hâlâ belirsiz bir durumdur.Her toplumda söylemler değişkenlik gösterir. Edebiyat kuramları da sosyokültürel bilgi birikiminin sonucuna göre değişime uğrar. Siyasi ve sosyal olayların gelişimi ile birlikte sanatkârlar realizmden etkilenirler. Bu etkilenmede dönemin ve devrin ruhu ile o çağa ait düşünce etkinliklerinin birikimi önemli rol oynar. Aslında Batı’da gerek kuramlar ve gerekse edebî akımlar arasında bir iç ve dış mücadelesi olduğunu görürüz. Yani bu durum felsefi ve sanat boyutunda maddi ve manevi değerlerin bir çatışması biçiminde cereyan eder.Keywords : Edebiyatta gerçekçilik, üst dil, okur, realizm, pozitivizm