- Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi
- Issue: 8
- FROM THE BOSPHORUS TO KHURASAN: THE TURKISH DOMINATION OF ASIA IN THE PERCEPTION OF THE CHRONICLERS ...
FROM THE BOSPHORUS TO KHURASAN: THE TURKISH DOMINATION OF ASIA IN THE PERCEPTION OF THE CHRONICLERS OF THE FIRST CRUSADE
Authors : Alan V. Murray
Pages : 82-98
View : 8 | Download : 3
Publication Date : 2018-10-09
Article Type : Research
Abstract :Yakın dönemde Haçlı Seferleri üzerine yapılan çalışmalarda Birinci Haçlı Seferi’nin (1096-1099) askeri başarısında Müslümanların birlikte hareket etmesinin önüne geçen İslam dünyasındaki siyasi ve dini bölünmelerin ne denli önemli olduğu vurgulanmaktadır. Ne var ki, Büyük Selçuklu Devleti’nin Sünni dünyasında liderlik iddiası ile Mısır’daki Şii Halifelik arasındaki amansız rekabet göz önüne alındığında, aralarında herhangi bir işbirliği olmasını beklemenin makul olup olmadığı tartışılır. Ancak bundan daha da önemlisi, farklı Türk güçleri arasında belirgin bir işbirliği olmamasıydı. Selçukluların Halep, Şam ve Antakya’daki eyaletleri İran’daki sözde yöneticilerinden yüksek ölçüde özerklik elde etmiş, Anadolu Selçukluları, Danişmendliler ve Artuklular bağımsız birer güç haline gelmişti. Ne var ki, Selçukluların İran’ın batısındaki merkezi ile Anadolu yaylaları ve Cezire gibi çok sayıda Türkmen göçmenin bulunduğu bölgeler dışında Türkler, Arap, Yunan ve Ermenilerden oluşan çoğunluk topluluklarını yöneten küçük, askeri bir elit kesimi teşkil ediyordu. Haçlı Seferleri hakkındaki bazı modern çalışmalarda, Batılıların farklı Müslüman grupları arasında gerçekte pek ayrım yapmadığı iddia edilmesine rağmen, konuya ilişkin ana kaynaklar Haçlı liderlerinin Türkleri yönettikleri topluluklardan ayrı, müstakil bir etnik grup olarak algıladıklarını göstermektedir. Gesta Francorum ile Chartres’lı Fulcherus, Aguilers’li Raimundus ve Aachen’lı Albertus’un eserlerindeki kanıtlara dayanarak, bu tebliğde, Batılı yazılı kaynaklarda, siyasi parçalanmanın tarihsel gerçekliğinin aksine, Anadolu Selçukluları ile Bizans arasındaki sınırdan Büyük Selçukluların Orta Asya’daki vatanına uzanan güçlü ve birleşik bir Türk dünyası ortaya koyulduğu iddia edilmektedir. Vakayinamelerde, özellikle gizemli Corrozana (tarihsel Horasan kentinin Latince adı) bu imparatorluğun merkez üssü olarak yer almakta; Horasan’dan sabit askeri takviye kaynağı ve Hristiyan tutsakların gönderildiği yer olarak bahsedilmektedir. Haçlıların engin ve birleşik Türk dünyası algısının ardında ise sayıca az olmalarına rağmen örgütlenmeleri ve eğitimleri sayesinde beklenmedik bir etkinlik gösteren Türklerin Haçlılar tarafından fetheden, askeri bir elit olarak görülmelerinin yattığı ileri sürülmektedir. On ikinci yüzyılın ikinci yarısında Franklar tarafından Horasan’dan Levant’a Türklerin fetihlerini kayıt altına alan bir Türk tarihi dahi kaleme alınmıştır. Batının köken efsaneleri tarzında yazılan bu tarihi anlatı, böylelikle Türklere Troyalılar, Gotlar, Normanlar ve İskandinavlar gibi tarihsel Batılı halklarınkine benzer bir statü vermektedir. Bu da, erken dönem Haçlıların Türk hasımlarına karşı duyduğu korku ve hayranlık karışımının bir diğer göstergesidir.Keywords : I. Haçlı Seferi (1096-1099), Türkler, Horasan, Latin Kronikleri, Yaratılış Efsaneleri