- Amasya İlahiyat Dergisi
- Sayı: 21
- Eyyubi İlim, Araştırma, Yayma ve Yardımlaşma Vakfı’nın Türk Din Mûsikîsi Uygulamaları
Eyyubi İlim, Araştırma, Yayma ve Yardımlaşma Vakfı’nın Türk Din Mûsikîsi Uygulamaları
Authors : Mustafa Asım Akkuş
Pages : 264-288
Doi:10.18498/amailad.1359774
View : 95 | Download : 254
Publication Date : 2023-12-30
Article Type : Research
Abstract :İslâm dünyasının ilk ve en büyük tarîkatlarından birisi olarak bilinen Kâdirîlik, Abdülkâdir Geylânî (öl. 561/1166) tarafından kurulmuş ve başta Asya olmak üzere Avrupa, Afrika gibi kıtalarda da etkisini göstermiştir. Birçok kola ayrılan Kâdirîlik, araştırmamızın konusu olan Fârûkiyye’nin silsile açısından Abdülkâdir Geylânî’den itibaren temelini oluşturmaktadır. Kâdirîlik’ten sonra İslam dünyasının en yaygın tasavvufî hareketi olarak karşımıza Nakşibendîlik çıkmaktadır. Bahâeddin Nakşibend (öl. 791/1389) tarafından kurulan tarikat aynı zamanda Fârûkiyye’nin şeyh silsilesi bakımından bağlantı kurduğu diğer bir tarîkat olarak karşımıza çıkmaktadır. Orta Asya başta olmak üzere birçok kıtada faaliyetlerini sürdürmüş olan Nakşibendîlik, Anadolu’da da Ahrârîler, Kâsânîler, Urmevîler, Murâdîler, Cüryânîler, Hâlidîler ve Müceddidîler olmak üzere olmak üzere kollara ayrılmaktadır. Bunlardan Müceddidîyye XVII. yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkmış ve İmam Rabbânî tarafından kurulmuştur. Nakşibendîlik, Anadolu’ya XVIII. yüzyılda İmâm-ı Rabbânî’nin (öl. 1034/1624) oğlu Muhammed Masum’un (öl. 1079/1668) halifeleri vasıtasıyla ulaşmıştır. Bu kol Fârûkiyye’nin bağlı olduğu kol olması açısından ayrıca önem arz etmektedir. Abdülhalil Müceddidî’den (öl. 1401/1981) aldığı icâzetle Anadolu’daki tek Müceddidî şeyh olma özelliğini taşıyan Abdullah Fârûkî, Fârûkîliğin kurucusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Abdullah Fârûkî Ayrıca Alaaddin-i Fersâfî’ye (öl. 1385/1966) de intisâb edip ondan da ders almıştır. Akabinde Kâdirî-Nakşibendî-Müceddidî temelli olan Fârûkiyye yolunu kurmuştur. Bu sebeple Fârûkiyye, Kâdirî, Nakşibendî ve Müceddidî tarîkatlarının uygulamalarını da içerisinde barındıran bir tarîkat olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmaya Fârûkiyye’nin kuruluşu ve tarihsel sürecine değinilerek başlanmış, akabinde Türk din mûsikîsi uygulamalarına yer verilmiştir. Çalışmada ilâveten Kâdirî, Nakşibendî ve Müceddidî tarîkatlarının oluşumu ve tarihsel sürecine de kısaca yer verilmiştir. Bununla birlikte çalışma, Farûkiyye’nin şeyh silsilesini de içerisinde ihtivâ etmiş, devamında Fârûkiyye’nin tanınmasına katkıda bulunan Eyyubî Vakfının faaliyetlerinden de bahsedilmiştir. Türk din mûsikîsi formlarını kullanması sebebiyle araştırmasını yaptığımız Fârûkiyye tarîkatı, yapılan arşiv taramaları, mülâkâtlar ve gözlemler neticesinde mûsikî ile ilişkisi saptanmış bir tarîkat olarak karşımıza çıkmaktadır. Ankara’da kurulmuş bir tarîkat olan Fârûkiyye’nin bu çalışma ile Türk din mûsikîsi açısından uygulamalarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda tarîkata gidilmiş, Türk din mûsikîsi formlarının icrâ edildiği gözlemlenmiştir. Zikir tertiplerinde icrâ edilen formlar ve tekkeye ait besteli ilâhiler tespit edilmiştir. Tarikatın zikir tertibi ile ilgili mülâkâtlar yapılmıştır. Fârûkiyye’de zikir tertibinin önceleri perşembe günleri yapılmakta olduğu daha sonraları iş nedeniyle cuma akşamı yapıldığı ve yapılmaya devam ettiği görülmüştür. Zikirden önce tefsir, fıkıh, hadis ve tasavvuf konuları hakkında sohbetler yapıldığı gözlemlenmiştir. Silsilelerindeki şeyh efendilerden İmam Rabbânî ve Abdülkadir Geylani gibi mutasavvıfların da kitaplarının okunduğu belirtilmiştir. Sohbetin akabinde zikir tertibinden önce yatsı namazı kılındığı yatsı namazının farzından sonra üç defa istiğfar getirilip istiğfardan sonra 10 defa "lâilâhe illallah” tesbihat olarak çekildiği vakıf üyeleri tarafından belirtilmiştir. Fârûkiyye’de zikir ibadet olarak kabul edildiği için zikir anında saz aletleri olmaması gerektiğine inanıldığı vakıf üyeleri tarafından ifade edilmiştir. Bu sebeple saz aletlerinin zikir anında bulunmadığı gözlemlenmiştir. Tespit edilen eserler ve araştırmalar neticesinde elde edilen ses kayıtları vesilesiyle tarîkatta okunan özgün besteler ilk defa notaya alınmış ve bununla Türk din mûsikîsi repertuvarına yeni eserler eklenmesi hedeflenmiştir. Kur’ân-ı Kerim Tilâveti, istiğfar, salâvât, imâmet, tesbihât, kaside, ilâhi, nefes ve mersiyeler tarîkatta icrâ edilmekte ve bilhassa hüseynî makamındaki salâvât diğer tarikatlardan farklı olarak husûsî bestesiyle okunmaktadır. Bununla birlikte birçok tarikatta da icrâ edilen besmelenin bestesinde küçük değişiklikler olduğu görülmüş ve bu değişiklikler tespit edilerek notaya alınmıştır. Bununla birlikte tespit edilen 12 ilâhi formunda beste de notaya alınmıştır.Keywords : Türk Din Mûsikîsi, Tekke Mûsikîsi, Fârûkiyye, Zikir, Tasavvuf