- RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi
- Issue: 31
- Toxic silence of women in pre-Gilead and pre-pandemic times
Toxic silence of women in pre-Gilead and pre-pandemic times
Authors : Muzaffer Derya Nazlipinar Subaşi
Pages : 1329-1339
Doi:10.29000/rumelide.1222260
View : 17 | Download : 7
Publication Date : 2022-12-21
Article Type : Research
Abstract :Uzun süredir tüm dünya doğal afetler, iklim değişiklikleri, ekonomik belirsizlikler ve sonu gelmeyen siyasi/sosyal kargaşalar nedeniyle zor günler geçirmekte ve adeta bir krizden diğerine sürüklenmektedir. Ancak tüm bu felaketlerin arasında COVID-19, yıkıcı ve yaşam boyu sürebilecek sonuçlarıyla tüm insanlığı kontrollerinin ötesinde bir durum içerisine hapsetmiştir. Aralık 2019\'dan beri, insanlar sanki her gün distopik bir romana ait uzak geleceği yine ve yeniden yaşıyormuş gibi hissetmekte ve tıpkı bu eserlerde tasvir edilen kişiler gibi kendi bedenleri ve zihinleri üzerindeki hakimiyetlerini kaybetmektedirler. Diğer bir deyişle, küresel bir pandeminin hayatta kalanları olarak COVID-19\'un disiplin sistemi içerisinde sıkışıp kalmışlardır. Bu yeni disiplinin kural koyucusu koronavirüs, ayrım yapmaksızın tüm insanlar için aynı sonuçlara neden oluyor görünse de, bazı grupların pandemi döneminde de dezavantajlı duruma düştükleri açıkça görülmektedir. Ataerkil sistem, pandeminin bu kaotik ortamını ve var olan eşitsizlikleri kullanarak kadınları bir kez daha edilgen, itaatkâr ve teslimiyetçi bir yaşam içerisine hapsetmektedir. Kadınlar ise, virüs gibi hızlı bir şekilde yayılımını artıran toksik erkeklik nedeniyle, gizil söylemler bağlamında oluşturulan bu yeni gerçeklikleri ya sessizce kabul etmek ya da göz ardı ederek içselleştirmek zorunda kalmaktadır. Bu bilgiler ışığında Margaret Atwood\'un en çarpıcı eserlerinden biri olan Damızlık Kızın Öyküsü’nü (1985) inceleyen bu çalışma, romanda tasvir edilen hiçbir olayın günümüz kadınları için çok uzak bir gelecek olmadığını ve aslında öncesinde de var olan eşitsizliklerin Covid-19 ile tekrar gün yüzüne çıktığını kanıtlamayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, argümanlarını Foucault’nun söylem analizi ve Fransız post-yapısalcı kuramlarına dayandırarak, kadınların yaşadıkları toplumlarca oluşturulan fallosentrik söylemlere sessiz kalmaya ve/ya karşı çıkmayarak göz ardı etmeye devam etmeleri halinde toksik erkeklik kaynaklı şiddet, istismar ve sömürüye maruz kalmaya devam edeceklerini göstermektedir.Keywords : The Handmaid’s Tale, toxic masculinity, pre/post-pandemic world, semi-silence, discourse analysis