Laboratuvar gözüyle beş yıllık tüberküloz deneyimi
Authors : Pınar Sağiroğlu, Altay Atalay, Ayşe Koç, Hüseyin Kiliç
Pages : 584-596
Doi:10.31362/patd.809353
View : 19 | Download : 5
Publication Date : 2021-07-01
Article Type : Research
Abstract :Giriş: Tüberküloz (TB), geçmişten günümüze önemini yitirmeyen küresel bir sağlık problemidir. TB ile mücadelede laboratuvar verilerinin takibi, değerlendirilmesi ciddi bir öneme sahiptir. Bu çalışmada son beş yılda Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Mikobakteriyoloji Laboratuvarlarından elde edilen sonuçlar ve klinik yansımalarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Ocak 2015-Aralık 2019 tarihleri arasında laboratuvarımıza gönderilen 16739 klinik örneğin tamamında, EZN boyama yöntemi, BACTEC MGIT 960 Kültür (Becton Dickinson, ABD) sistemiyle, Löwenstein-Jensen katı (RTA,Türkiye) besiyeri ve 2981 örnekte ise moleküler yöntemler (RT-PCR) ile mikobakteri varlığı araştırılmıştır. Ocak 2015-Mart 2019 yılları arasında Gene Xpert MTB/RIF (Cepheid, ABD) ve Mart 2019-Aralık 2019 arasında ise BDMAX MTB (Becton Dickinson, ABD) RT-PCR testleri kullanılmıştır. Kökenlerin tanımlanmasında BD MGIT TBc ID (Becton Dickinson, ABD) testi kullanılmış ve MTC kökenlerinin primer antitüberküloz ilaçlara duyarlılık testleri MGIT 960 ile yapılmıştır. Bulgular: Her biri farklı hastalara ait olan klinik örneklerden 195 (% 81.5) Mycobacterium tuberculosis kompleks (MTC) ve 44 (%18.4) Tüberküloz dışı mikobakteri (TDM) olmak üzere 239 mikobakteri izole edilmiştir. 15 hastanın örneklerinde kültür yöntemleri ile mikobakteri üretilememesine karşın PCR ile mikobakteri saptanmıştır. Mikrobiyolojik olarak mikobakteri saptanan 254 hastadan, 234 (%92.12) tanesi (210 MTC, 24 TDM) klinik olarak TB kabul edilip, antitüberküloz ilaçlar ile tedavi edilmiştir. Tüberküloz tanısında kullanılan mikrobiyolojik yöntemlerin klinik tanı ile uyumları değerlendirildiğinde en yüksek test performansına PCR testleri sahipken en düşük performansa da EZN boyama yönteminin sahip olduğu saptanmıştır. MGIT sistemiyle ortalama 19.65 ± 9.91 günde, LJ besiyerinde ise ortalama 41.13 ± 13.69 günde üreme saptanmıştır. MTC saptanan 195 kökenin 166’sının (%85.12) test edilen ilaçların tamamına hassas olduğu tespit edilmiştir. Dirençli kökenlerin 21’inde tek ilaca, 6’sında iki ilaca ve 2’sinde ise üç ilaca direnç saptanmıştır. Kökenlerin izoniyazid, rifampisin, etambutol ve streptomisine karşı direnç oranlarının sırasıyla % 7.18, % 2.05, % 5.64 ve %5.13 olduğu bulunmuştur. TB kabul edilen hastaların %53.42 ‘sinin erkek (n = 125), %46.58 ‘sinin kadın (n = 109), ve %6.41’inin (n = 15) 0-14 yaş grubunda çocuk olduğu tespit edilmiştir. Tüm TB vakaları içinde 16'sının (%6.84 ) Türkiye dışında doğduğu, bunlarında %62.5‘nin Suriyeli mülteciler olduğu saptanmıştır. Vakalarının %57.26‘sı (n = 134) AC, %42.47‘sini (n = 100) AC dışı TB oluşturmaktadır. Yirmi hastanın (%8.55) önceden TB tedavisi görmüş eski hastalar olduğu ve bir hastanın ise HIV pozitif olduğu tespit edilmiştir. Hastaların %77.7’sinde (n=182) TB’ye kronik bir hastalığın eşlik ettiği ve bu hastalıklar içinde ise %23.9 (n = 56) oran ile hipertansiyonun ilk sırada olduğu belirlenmiştir. TB vakalarının 16’sının (%6.83) hayatını kaybettiği belirlenmiştir. Çalışmamız verileri değerlendirildiğinde TB vakalarının en çok ağustos ayında, en az ise aralık ayında izole edildiği belirlenmiştir. Sonuç: TB tanı ve tedavisinde laboratuvar ve klinik iş birliğinin çok önemli olduğuna ve merkezlerin kendi verilerinin takibini yapmasının, ülkemiz epidemiyolojik verilerine ve TB ile mücadeleye katkı sağlayacağı kanısına varılmıştır.Keywords : Tüberkuloz, MGIT, LJ, direnç, PCR