- SineFilozofi
- Special Issue: (2) Mayıs Special Issue
- Güzel Sanatların Birer Dalı Olarak Cinayet Ve İmgelerarasılık: The House That Jack Built Örneği...
Güzel Sanatların Birer Dalı Olarak Cinayet Ve İmgelerarasılık: The House That Jack Built Örneği
Authors : Şükrü Aydin, Emine Uçar Ilbuğa
Pages : 227-245
Doi:10.31122/sinefilozofi.675550
View : 10 | Download : 2
Publication Date : 2016-05-29
Article Type : Research
Abstract :Lars von Trier; tartışma yaratan filmleriyle egemen Hollywood sinemasına başkaldıran, ve kendine has yarattığı provokatif sinema dili ile kendinden söz ettiren bir yönetmendir. Trier’in filmlerinde anti-semitizm, ırk ilişkileri, toplumsal cinsiyet politikaları ve yanlış düşünmeyle ilgili klişelerde yer alan ‘hakikat’in ortaya çıkarılması adına sinematik provokasyonlar aracılığıyla ideolojik klişelere itiraz eden, düşünen ve düşündüren; dolayısıyla var olan kabulleri tersyüz eden bir dil öne çıkar. Bu nedenle Lars von Trier çektiği filmler ve ele aldığı radikal konularla bir yandan ismini sinema tarihine yazdırırken, diğer yandan önemli tartışmaların da odak noktasını oluşturur. İlk filmi The Element of Crime (1984) ile başlayan ve Europa (1991), Breaking The Waves (1996), Idioterne (1998), The Dancer in the Dark (2000) ile devam eden sinema kariyerinde özellikle teatral bir sahneleme tarzıyla öne çıkan Dogville (2003) ve Manderlay (2005)’in ardından, Antichrist (2009), Melancholia (2011) Nymphomaniac I-II (2013) gibi filmleri çekmiş ve bu filmler üzerine estetik, etik, siyasi bağlamlarda tartışmalar yürütülmüş ve yürütülmeye de devam etmektedir. Nitekim, yönetmenin provokatif eğilimlerinin artık sinemasıyla özdeş hale geldiğini öne süren Charles Martig, Trier’in sinemasını ‘rahatsızlık/tahrik sineması’ (cinema of irritation) olarak adlandırmaktadır. Trier’in son filmi The House That Jack Built (2018)’de ise zeki ve obsesif bir seri katilin temizlik ve kusursuzluk takıntılarıyla işlediği cinayetler filmin ana temasını oluşturur. Filminin ana karakteri Jack; kurbanlarını bir resim ya da müzik şaheseri kusursuzluğu ile öldürmektedir. Filmde Jack karakterine eşlik eden Verge karakteri ile Dante’nin İlahi Komedya’sına, Verge karakterini canlandıran melek Damiel (Bruna Ganz) ile Wim Wenders’in Der Himmel Über Berlin’ine, Antichrist, Melancholia ve Nymphomaniac gibi kendi filmlerinden bazı sahnelere yaptığı atıflar önem taşır. Bu çalışma kapsamında The House That Jack Built filmi temel çıkış noktası olmak üzere Lars von Trier sinemasında imgelerarasılığın tezahürleri üzerine bir tartışma yürütülecektir.Keywords : Lars von Trier, İmgelerarasılık, Sinema, Tahrik Sineması, Provokasyon