Abstract :1967 yılında Altı Gün Savaşı’nın ardından Kudüs’ün tamamen İsrail işgali altına girmesi Filistinlilerde büyük bir üzüntü oluşturmuştur. Nitekim tüm semavi dinlerde kutsal olan Kudüs, Müslümanlar için Hz. Peygamberin Miraca çıktığı mekân olan Mescid-i Aksâ’ya ev sahipliği yapması bakımından kutsal ve önemlidir. Kutsal şehrin işgali üzerine Filistinlilerin yaşadıkları keder, derin hayal kırıklığı, korku ve öte yandan geleceğe dair ümitleri 1970’lerden itibaren birçok edebî esere konu olmuştur. Filistinli gazeteci ve öykü yazarı Ekrem Heniyye işgal altında yaşanan hayatın gerçeklerini öykülerinde şiirsel ve sembolik bir dil ile metinlerarasılığa ve doğaüstü kurgulara başvurarak aksettirir. 1979 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı es-Sefînetu’l-Ahîra … el-Mînâu’l-Ahîr’de (Son Gemi … Son Liman) yer alan “Ba’de’l-Hısâr Kable’ş-Şems Bikalîl” (Kuşatmadan Sonra Gün Doğmadan Az Önce) adlı öyküsünde Filistinlilerin Kudüs ve dolayısıyla vatanları ile ilgili duygu ve düşüncelerini sıra dışı bir kurgu ile yansıtır. Heniyye bu öyküde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da bulunan Kubbetu’s-Sahra’nın birdenbire ortadan kaybolması üzerine kentte yaşananları dört karaktere odaklanarak anlatırken Filistinlilerin vatanlarına ve geleceklerine dair yaşadıkları duyguları da ortaya koyar. Bu çalışmada Filistin öyküsünün dikkat çeken yazarlarından biri olan Ekrem Heniyye tanıtılmış ve onun “Kuşatmadan Sonra Gün Doğmadan Az Önce” başlıklı öyküsü incelenmiştir. Öyküde anlatılan doğaüstü olayın ne amaçla kullanıldığı, öykünün fantastik olup olmadığı, olayların gerçeği ne ölçüde yansıttığı sorgulanırken yazarın bu sıra dışı kurgu ile ortaya koymak istediği mesaj çözümlenmeye çalışılmıştır. Keywords : Kudüs, Filistin, Kubbetu’s-Sahra, Fantastik, Ekrem Heniyye