Abstract :Türkiye, hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Cumhuriyet döneminde yakın komşusu Gürcistan`ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyan bir ülke olmuştur. Türkiye’nin Gürcistan’a karşı bu yaklaşımı Tiflis’e her daim güven vermiştir. Geçtiğimiz yüzyılda, iki ülke arasında zaman-zaman sıkıntılar yaşansa da, hiç bir zaman Türkiye tarafından Gürcistan toprak bütünlüğüne karşı bir iddia da bulunulmamıştır. Gürcistan, coğrafi ve jeostratejik konumu nedeniyle Türkiye’nin Güney Kafkasya politikasında önemli rol oynayan bölgesel aktörlerden biridir. SSCB'nin çöküşünden sonra Gürcistan, dış politikada "stratejik bir müttefik" ve Batı entegrasyonuna bir "kapı" olan Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye öncelik vermiştir. Genellikle AKP iktidara geldikten sonra “komşularla sıfır sorun” anlayışı Ankara dış politikasının temel stratejisi olmuştur. Sovyetler Birliği'nin (SB) çöküşünden sonra “Yeni Dünya Düzeni”nin oluşumu ile bölge devletlerinin bağımsızlık kazanması yeni aktörlerin oluşmasına neden olmuştur. Böyle bir ortamda yeni bağımsızlığını kazanan Gürcistan, bölgede barış ve istikrarı korumanın anahtarı olmuştur. Gürcistan'da istikrar ve refah , Türkiye'nin bölgede aktif bir politika izlemesinin koşulu haline gelmiştir. Ancak Türkiye'nin bölge siyasetindeki en büyük rakibi Rusya bunu engellemek için her türlü çabayı göstermiştir. Makalede, Rusya-Gürcistan savaşından sonra Türkiye’nin Gürcistan politikası ve bölgede büyük jeosiyasi ve jeostrateji ilgisi olan Rusya ile rekabet incelenmiştir. Ayrıca çalışmada, bölgede güç mücadelesi veren büyük devletlerin politikaları, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki çatışma anı ve sonrası, Türkiye-Rusya siyasi ilişkileri, Türkiye’nin bölgede kalıcı sulh yaratma politikaları ele alınmıştır. Sonuç bölümünde ise Türkiye’nin bölge ülkeleri ile olan ilişkilerinin gelişmesi için kimi önerilerde bulunulmuştur. Keywords : Sovyetler Birliği, Türkiye, Kafkasya, Azerbaycan, Rusya, Gürcistan, AKP